Google

13 Haziran 2007 Çarşamba

Av Tüfekleri

Av Tüfek'lerinin tarihçesi

16'ncı yüzyılın başlarına kadar en ucuz ve en yaygın av silahı olan ok ve yay 16'yy başlarından itibaren yenibir silah avlaklarda yerin almaya başladı. 13'üncü yüzyıldan beri askeri amaçlı kullanılan ateşli silhlar, ilk ateşleme sisteminin bulunması ile, avlanmak amacı ile kullanılmaya başlanmıştır.






Yeni avlanma biçimleri zaman içinde farklı avlanma gelenekleri olan bölgelere de ulaştı.17'nci yy'ın sonlarına doğru kuş avcılığı orta avrupada yaygınlaşmaya başladı.
19'ncu yüzyıla kadar av silahları, ateşli silah teknolojisinin gelişiminde egemen rolü oynadı. Av silahları gelişirken ortayaçıkan prototipler, askeri silahların oluşması için yapılacak harcamaları en az düzeye indirdi. Her türlü yenilik, av silahlarında başlıyordu.
Arkadan doldurulan av silahları, 1840'larda yaygınlaşmaya başlamış ve 1860'larda yaygın bir şekilde kullanılır hale gelmişti. Yüzyılın sonlarına doğru, ateşleme iğnelerini silahın iç kısmında barındıran silahlar yaygın bir şekilde kullanılır oldu. Ençok kullanılan avtüfeği modeli 1875'te ingiliz Anson ile Deeley tarafından icat edildi. Silahın gücünü artırmak ve saçmalarıın dağılmasını önlemek için namlunun ağzına yakın bölümü darlaştırılarak choke uygulandı.
Yivsiz av tüfeğinin mucidi olan ingilizler bu alanda birçok icat ve gelişmede büyük rol oynadılar. Bilindiği gibi o günlerin Büyük Britanya'sı dünyanın birçok yerinde geniş toprakları olan sömürgelere sahip bir imparatorluktu.
1878'de Kıbrıs adası İngilizlere kiralandığı zaman avı bol olan bu adada zamanın en popüler uğraşlarından biri olan avcılık başta İngiliz ordusunun subay ve erleri tarafından .......Ağustos ayında başlayıp hafta'nın her günü yeni yıla kadar sürerdi

Av Tüfeği Çeşitleri

Tek Kırma








Namlusu kubuzdaki mafsal etrafından kırılarak doldurulur ve sadece tek fişek kullanılır. Her nekadar eski bir tasarım olsada tek atışlı kırmalar günümüz insanına yenibir avcılık anlayışı sunar. Farklı bir perspektiften bakacak olursak böyle bir tüfek ile avlanmak, avı başarı ile tamamlayabilmek açısından tek atışa bağlı olacağından pekçok avcı için gerçek bir zorluk ve meydan okuma olarak kabul edilebilir.


Superpoze ( Bindirikli )






Üst üste iki namludan oluşur, çoğunlukla alt namlu yarım şok ( Modified ) üst namlu ise tam şok ( Full Choke ) olur. Superpozeler de tıpkı klasik çifteler gibi tek, çift tetikli veya selektörlü olabilirler. Çift tetikli tüfeklerde ön tetik alt namluyu arka tetik ise üst namluyu ateşler.

Kırma Çifte ( Side by Side )







Kırma çifteler yan yana iki namludan oluşur, kubuzdaki mafsaldan kırılarak doldurulan av tüfeğidir. Standart olarak sağ namluları yarım şok ve sol namluları tam şokludur; ancak istek ve arzuya göre namlular farklılık gösterebilir. Çiftelerin kullanıma yansıyan en iyi özelliklerinden bir tanesi bu silahların mükemmel denge özelliğine sahip olmasıdır. Denge noktası olan kubuzla el kundağı arasındaki nokta, nişan alma pozisyonunda her iki el arasındadır. Dolayısıyla eller arasında eşit bir denge dağılımı sözkonusu olur. Kırma çiftelerin geniş yüzeyi, avcılar tarafından özellikle yakın kalkan avlarda bir avantaj olarak kabul edilir

Av Tüfek'lerinin parçaları
1.Mafsal pimi
2. Mafsal pimi kapağı3. Horoz pimi kapağı4. Tespit vidası5. Kilit levhası6. Mandal dayanağı7. Üst mandal8. Üst mandal yayı9. Üst mandal yayı pimi10. Üst mandal vidası yayı11. Emniyet vidası12. Emniyet sürgüsü13. Emniyet yayı14. Kurma yayı15. Tetik ayar yayı16. Tetik ayağı17. Kurma manivelası18. Horoz19. Emniyet sürgüsü pimi20. Tetik ayağı yayı tespit vidası21. Emniyet sürgüsü pimi22. Kubuz kapağı ön vidası23. Kubuz kapağı vidası24. Sol tetik25. Sağ tetik26. Tetik pimi27. Kubuz Kapağı arka vidası28. Kubuz merkez vidası29. El kundağı kilit yayı muhafaza borusu30. El kundağı kilit tutucusu31. El kundağı kilit yayı32. Tırnak itici33. El kundağı kilit çubuğu34. El kundağı kilit çubuğu tespit vidası35. El kundağı tespit vidası36. Tırnak çubuğu pimi37. Kurma manivelası pimi38. Tetik ayağı pimi39. Kilit levhası tespit vidası40. El kundağı metalik ucu41. El kundağı metalik ucu tespit vidası42. Tetik törpüsü tespit vidası43. Kundak tavan levhası tespit vidaları44. Kundak taban levhası45. Arma46. Arpacık47. Tırnak48. Tırnak tespit vidası49. Otomatik emniyet dayanağı50. Kubuz kapağı 51. Kundak52. Mafsal pimi tespit vidası53. El kundağı metalik kısmı54. El kundağı ahşap kısmı55. El kundağı tespit vidası56. Komple çift namlu57. Kubuz


Av Tüfek'lerinde kundak (Dipçik)

















Dipçik veya kundak av tüfeğinin en önemli unsurlarından biridir, dipçik ve el kundağı olmak üzere iki parçadan oluşur, Dipçik kısmı geri tepme'nin omuzda absorbe edilmesini sağlarken el kundağı da namlu ısısını yalıtarak, diğer elinizin tüfeğe yön vermenizi sağlar.Av tüfeği kundaklarında da tıpkı tabancalarda olduğu gibi silahı kavramaya yarayan kabza kısmı bulunur. Silahın bu kısmından kavranarak dipçik gerisinin sıkıca omuza oturması nişan almayı kolaylaştıracağı gibi geri tepmenin avcı üzerindeki etkisini de azaltır.
Sıkça görülen bir dipçik biçimi ise düz olan, yani kabzasız olandır. İngiliz kundak adı verilen bu dipçiklerin yapımındaki amaç, çift tetikli silahlarda bir tetikten diğerine geçmede sağladığı kolaylık görüşüdür. Normal olarak öndeki tetiği düşürüp, arkadakine geçtiğimizde kabzadaki kavramamızı bir parçada olsa değiştirmenizi gerektirir. Eğer İngiliz kundaklı silahlar ( Side by Side ) beğeninize hitap ediyorsa tercih sebebi olabilir ancak tek tetikli silaklarda size hiçbir avantaj sağlamaz.
Dipçikle ilgili bilinmesi gereken en önemli şey, onun sizin anatomik yapınıza uygun olup olmadığıdır. Dipçiği omuzun tam olarak neresine yaslayacağınız konusu herkes için farklılık gösterir. Bu omuz genişliğinize, boyun uzunluğunuza, kafa yapınıza göre farklılıklar gösterebilir. Yapınıza uygun bir tüfek onu ilk omuzladığınız anda, gözünüz arpacık ile ayni hatta bakar ve namluda hedefi gösterir durumda olmalıdır. Size uygun kundağın seçiminde dikkat etmeniz gereken en önemli nokta ölçülerdir. Dipçik gerisindeki tabla merkezinden tetiğe olan uzaklığı İngilizce'de "çekme uzunluğu" ( Lenght of pull )olarak adlandırılır.







Geleneksel çekme uzunluğu testi ise basit olarak söyle yapılır:Elinizi yere paralel olarak uzattıktan sonra doksan derece açı teşkil edecek şekilde havaya doğru kırın. Silhı kolunuzun pazu kısmına oturtduğunuzda işaret parmağınızın ilk kıvrımı tetiği rahatça çekebiliyorsa sonuç iyi denebilir.
Av tüfeğinde "düşüş" önemli başka bir konudur. Silah terminolojisinde düşüş, namlu hattının geriye olan uzantısının dipçik tabanın üst noktasına veya yanak burnu ( Comb ) olarak adlandırılan nokyaya olan dikey uzaklığıdır.Bunu ölçmenin en kolay yolu, namluyu bir masanın kenarına arpacığı boşa düşecek şekilde yaslayıp gerekli uzaklıkları almaktır. Düşüş mesafesinin çok olması, silahın hedefete aşağı vurmasına, az olması ise yukarı vurmasına sebep olur.







Ateşli silahlar var olduğundan beri kundak yapımında ahşabıb hertürlüsü denenmiştir ancak hiçbir ağaç cinsi ceviz kadar tutmamıştır. Ceviz, sert ve güçlü darbeye dayanıklı fakat hafif ve esnek olmasının yanında diğer ağaçlara göre çok daha az çekme ve şişme özellikleri ile üzerinde çalışması kolay, güzel kokulu ve cila kabuleden ağaç türüdür.

Av Tüfek'lerinde namlu boyları





Namlu, av tüfeğinde saçmaları hedefe yöneltmeye yarayan en önemli parçalardan biridir. Namlu bir uçtan paralel başlayıp uzanan fişek yatağı, gittikçe daralarak namlu iç çapı kadar küçülür. Namlu içi, namlunun sonuna doğru daralarak son 10 cm içerisinde şok (Choke) kısmını oluşturur. Av tüfeklerinde namlunun üzerinde nişan almaya yarayan bir bant vardır. Bunların bir kısmı hafif ve çabuk soğuyabilen metalden olup namlu boyunca veya iki namlu arasında boydan boya uzanır. Av tüfeklerinde genel olarak tek arpacık bulunur. Bunlar görünüm kolaylığı sağlamak için çoğu zaman pirinçten yapılır.Standart namlu boyları olarak av tüfeklerinde ağırlıkla 26 inç, 28 inç ve 30 inç boylar kabul görse de, Kıbrıs'ta yasal olarak 25 inç den 34 inç'e kadar değişik uzunluklarda namlulu tüfekler bulmak mümkündür. Namlu boyu bir tüfek tasarımı meselesidir, Kısa namlulu tüfekler, uzun namlulu tüfeklere kıyasla ava daha rahat yönelirler. Namlu uzadıkça tüfeğin ava yöneltilmesinde zorluklar baş gösterir, yani atış pozisyonuna girinceye kadar fazla zaman ve yol harcanır. Namlu kısaldıkça ava çevrilmesi kolaylaşır. Böylece ava, vakit kaybı olmaksızın tetik düşürülebilir.

Av Tüfek'lerinde çap

Av tüfeklerinde çap namlunun iç genişliğinin ifadesidir. Günümüzde kullanılan çap ölçüsü eski İngiliz sistemine göre yapılmıştır, ingilizler buna Gauge derler. Av tüfeklerinde çap kelimesi kullanılırken yivli silahlarda Kalibre olarak adlandırılır.0,4536gr saf kurşun (1 pound) 12 eşit parçaya bölündükten sonra meydana gelen sayı o silahın çapı olarak kabul edilmiştir.Söz konusu çap ölçüsüne göre bölmeden dolayı rakam büyüdükçe namlu açıklığı da ufalmaktadır.Buna göre 1 pound saf kurşunun 12 ye bölünmesi 12 çapı, 16 ya bölünmesi 16 çapı vermektedir, çıkan sonuca göre, nümerik olarak rakam büyüdükçe tüfeğin çapı küçülmektedir. Sıradan bir 12 çaplı av tüfeğinin namlusu 0.730 inch.

Av Tüfek'lerinde choke (şok)

Choke ( şok ), ingilizce kökenli bir kelimedir. Boüma, boğum anlamı taşır. Namlu iç çapının namlu ağzının 8-10 cm içinden başlayarak çok hafif bir daralmaya uğramasıdır. 12 çapta sıradan bir namlunun 0,729 inç olduğunu varsayarsak bu namlunun tam şok olan ağız kısmı ortalama olarak 0,689 inç olabilir. Şok'lar imalatçı firmaya göre azda olsa farklılıklar gösterir, bu yüzden her avcının genel doğruları bilmek kadar kendi tüfeğinin doğrusunu bilmek zorundadır. Bir tüfeğin şok etkisini tespit etmek için 40 yard uzaktan 30 inçlik bir dairenin içine yapılan atıştan daire içine giren saçmaların sayılıp yüzdeler bulunarak olur. Atış yapmadan önce fişekteki saçma sayısı bilindiğinden daire içine giren saçmalar sayıldığında yüzde kaçının daire içinde kaldığı anlaşılmış olur.
Şoklarda genel kural daralma nekadar fazla ise saçmaların merkezdeki dağılımı da o kadar yoğun olur. Şok seçimi, avlanacak olan hayvanın türü ve yapılacak avın şeklii ile yakından ilişkilidir. Örneğin fermalı keklik avında açık olan şoklar tercih edilirken geçit avlarında ise kapalı şokların tercih edilmesi doğru olacaktır.
Eski dönemlerdeki avcılar şokların silahlarının ucunda sabit olarak bulunmasından ötürü uygun şoku seçerken silahı da değiştirmek zorunluluğu yaşıyorlardı. Her nekadar bazı av tüfekleri farklı şok ve uzunlukta değiştirilebilir ekstra namlular ile tüketiciye sunulmuş olsada bunlar her avcının alım gücüne uygun değildi, bir türün avı için kullanılan şokun diğer bir türün avına uygun olmadığı ve herkesin her av için ayrı tüfek alamayacağı gerçeği araştırmacıları daha pratik bir çözüme yönlendirdi.
İlk olarak tek namlulu silahlar üzerinde namlu ucunda bulunan bir bileziğin el aracılığı ile döndürülmesi sonucu farklı şoklar yaratan bir sistem geliştirildi. ( Polychoke ) adı verilen bu sistemin yerini zaman içerisinde pekçok denemelerden sonra bugün invektör şok olarak bildiğimiz aparatlar aldı. ( multichoke ) İnvektör şok kullanım esası namlu içine açılmış olan dişlere beş değişik şok olarak düşünülmüş bileziklerin bir anahtar vaıtası ile vidalanmasıdır. Böylece her av için değişik şoklu olan bir tüfek elde edilmiş olur. Çeşitli amaçlara uygun olarak geliştirilen şok tipleri sırasıyla şöyledir:


Kaval namlu Kaval namludan çıkan saçma gurubu, namlu çıkış ağzından itibaren genişler. 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap kaval namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %40 saçma isabet eder, dolayısı ile %60 oranında saçma boşa gider-yayılır.


Silindir namlu Bu tip namludan çıkan saçma gurubu, namlu çıkışından itibaren, kaval namluya oranla daha toplu olarak yayılır. 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap silindir namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %45 saçma isabet eder, dolayısı ile %55 oranında saçma boşa gider-yayılır.


Düzeltilmiş silindir namlu (improved)Böyle bir namludan çıkan saçma gurubu, 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap düzeltilmiş silindir namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %50 saçma isabet eder, dolayısı ile %50 oranında saçma boşa gider-yayılır.
Çeyrek şok namlu (Skeet No.2)Bu tip şoklu bir namludan çıkan saçma gurubu, 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap düzeltilmiş silindir namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %55 saçma isabet eder, dolayısı ile %45 oranında saçma boşa gider-yayılır.
Yarım şok namlu (modified)Bu karakterde şoka sahip bir namludan, 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap düzeltilmiş silindir namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %60 saçma isabet eder, dolayısı ile %40 oranında saçma boşa gider-yayılır.

Üç çeyrek şok namlu (improved-modified)Üç çeyrek şoka sahip bir namludan, 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap düzeltilmiş silindir namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %65 saçma isabet eder, dolayısı ile %35 oranında saçma boşa gider-yayılır.



Tam şok namlu (full) Tam şoka sahip bir namludan, 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap düzeltilmiş silindir namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %70 saçma isabet eder, dolayısı ile %30 oranında saçma boşa gider-yayılır.



Av Tüfek'lerinde bakım

Genelde avcıların ihmal ettiği; aslında yapması gerektiğine inandığı ancak vakit bulamadığından ötürü yapamadığını söylediği ya da gerekligörmediği bir konudur. Halbuki silahı uzun süre kullanmamış ya da, uzun bir zaman kullanmayacak da olsak temizlik silahlar için şarttır. Silahın uzun ömürlü olması ancak bakım sayesinde gerçekleşir. Silah temizliğinde amaç; av sonrası namlu içinde kalan kurum, barut artıkları, civa esaslı kapsüllerin bıraktığı pas yapıcı artıklar temizlenmesidir. Silahımızı temiz ve bakımlı, parçalarının sağlam ve noksansız olmasını, ayrıca ömrünün uzamasını sağlamaktadır. Bu her silah sahibinin asli görevidir.


Temizlikde Gerekli Malzemeler;
Harbi Temizleyici Yağ Koruyucu Yağ Temizlik Bezi ( Mutlaka yumuşak kumaş kullanılmalı )Tel fırça
Nasıl Temizlik Yaparız
Silah temizliği çok az bir miktar yağ ile yapılmalıdır. Önce silahı kontrol ederiz, ardından temiz ve düz bir zeminde veya büyük bir bez üstünde silahımızı ana parçalara ayırırız.
- Harbi'nin ucuna tel'i takınız ve namluya sokunuz ve birkaç defa ileri geri götürünüz. - Namuyu silah yağı ile ıslatılmış bir bez ile temizleyiniz; (Bezin yağ ile ıslatılması, tamamen yağ ile yıkanması değildir) Bu işlem, bez namludan temiz çıkıncaya kadar yeni bezlerle devam edilir.-Özellikle namlu, yağlı kalmaması gerekir yoksa toz çeker, koruyucu yağ ile temizlenmelidir. Bu yağ çok daha ince ve uçucu özelliğe sahip olmalıdır.Daha sonra temiz ve hafif yağlı bez ile silahın namlusu silinir ve temizlenir.



Temizlikte Dikkat Edilmesi Gerekli Hususlar
" Silahın toz, kum, ter, çamur, kötü hava şartları yanmış barut parçaları düşmanıdırlar. Bunlardan mümkün olduğunca silahımızı uzak tutmalıyız," Hiçbir zaman temizlik maksadıyla da olsa silah detaylı sökülmeye çalışılmamalıdır, bu silah ustalarının işidir. " Kullanılacak yağ ince olmalıdır. İnce yağ akıcıdır, dolayısı ile temizleyici özelliği fazladır. Temizlik için yağ bulunamıyorsa; dikiş makinalarının yağı, gaz yağı kullanılabilir. Asla benzin ve ürünleri ile temizlik yapılmaz. " Temizlikte bir diğer yanlış kanıda şudur; Temizlik setinde bulunan tel fırça namlu için zararlıdır, aksine yapışmış ve orada sertleşmiş olan pislik yanmış barut parçaları ancak bu fırçalarla temizlenir, ardından da normal temizliğe geçilebilir.
İyi bir atıcı olmak, silahlar hakkında çokşey bilmek bazen yetmeyebilir. Temizlik üstün körü; tozunun alınması yada birkaç yerine yağ sürülmesi değildir. Yukarıda anlatıldığı şekilde temizlik ve bakımının zamanında yapılmasıdır.
Silahımızın avcılık kuralları çerçevesinde, her zaman ava hazır olacağı şekilde temizlik ve bakımının yapılarak, kullanılmıyor dahi olsa belli aralıklarla kontrol edilmesi gereklidir

Not: Buradaki bilgiler Avköpeği.com’dan alınmıştır

AV HAYVANLARI

AV HAYVANLARI


BILDIRCIN (Quail-Coturnix Coturnix)




Bıldırcın sülüngiller familyasının en küçüğüdür. Çayır,tarla,bozkırlarda ve arpa buğday tarlalarında görülür. Sürü halinde bulunmazlar, tek veya birkaçı bir arada gezerler; kendisine iyice yaklaşılmadıkça kolay kolay uçmaz. Havalandığı zaman gürültülü ve alçaktan gider. Bıldırcın avında cok dikkatli ve keskin atıcı olmak gerek köpeksiz bıldırcın avı çok zor olur. Her seviyedeki avcının yapabileceği sevilen bir avdır. Ülkemizin her tarafında görülür. Bütün mesele bıldırcının nerede aranması gerektiğini bilmektedir. Bıldırcın seyrek otlu ve düzenli olarak kesilen çayırlar ile ekili alanları tercih eder. Ayrıca sulak alanlar ve sazlıkların kenar bölgeleri, kuru yeşil alanlar tür için önemlidir. Kendilerini temel olarak uzun çimenlerle kaplı çayırlarla saklarlar. Beslenmelerinin büyük bir kısmını bitkilerin üzerindeki ve topraktaki omurgasızlar oluşturur sonbahar ve kışın genel olarak tohumla beslenirler.Genelde erkek ve dişi aynı görünüştedir.
TÜFEK Bıldırcın avı için silindir şoklu tüfekler ve hafif dolu fişekler (28-30 gr.) tercih edilmelidir. Şoklu tüfeklerle yakın mesafeden yapacağınız atışlarda hem vuruş şansınız azalır, hem de vurduğunuz taktirde hayvanı yenilmeyecek kadar kötü parçalarsınız.Bir çok av köpeği de parçalanmış bıldırcını yemekte veya çiğnemektedir. Tüfeğin süperpoze (altalta namlulu) yada çifte (yanyana namlulu) olarak seçilmesi avcının tercihine ve zevkine kalmıştır.
FİŞEK Fişek olarak kullanacağımız fişek standart 28-30 gr. 8-9-10 numara olmalıdır. İri saçma yine hayvanı parçalayacağı için ve uzak mesafeli atışlarda bıldırcının saçma grubunun arasında kalıp vurulmama ihtimali olacağı için tavsiye edilmez.


Keklik ( The CHUKAR )




"Kekliği Düz ovada avlarlar" cümlesi ülkemiz insanın avcılığa olan merakı ile artık bir şarkı sözü olmanın ötesinde sosyo kültürel ve güncel yaşamındaki kesitlerini da yansıtıyor. Aslında "avcılık" denince "keklik avlamak" geliyor Kıbrıs Türk avcısının aklına... Av dönüşü evine dönen avcılara sorulan tek soru vardır Kıbrıs'ta; 'Kaç keklik ?' ... Ülkemizde yaygın olarak bulunan Kınalı Keklik küçük meyveler, tohumlarla ve böceklerle beslenir. Otluk kayalık gibi açık arazilerde bulunur. Av kuşları içinde avı en zevkli olanıdır.Keklik genelde üç tip arazide bulunur ve avlanır. Bunlardan birincisi taşlık ve çalısı az olan düzlüklerdir.Böyle yerlerin kekliği diğer yerlerin kekliğine göre küçük olmakla birlikte avlanması da güçtür. Bunlar avcıyı ve av köpeğini uzaktan görünce saklanacak çalı bulamadıklarından avcının önünde yürümeye başlarlar ve bir müddet uzaklaştıktan sonra saçma menzilinden uzakta uçarlar. İkincisi kısa meşelikler arasında tarlalar bulunan arazidir. Böyle araziler keklik avının en iyi yapılabileceği arazilerdir. Bu tip arazilerin kekliği diğerlerine göre daha iri olur. Çünkü kısa meşeler arasında keklik çok iyi saklanır. Bundan sonrası artık av köpeğinin marifetine kalmıştır. Sinen kekliği yakından ferma durarak teker teker kaldırır. Üçüncü arazi tipi ise otluk ve çalılık bazı yüksek yerlerdir. Bu gibi yerlerin de kekliği iri olur. Ancak fazlaca ot olduğundan çok iyi bir köpeğe ihtiyaç vardır. Keklik bu gibi yerlerde avcının hemen ayağının dibinden fırlar ve avcıyı şaşırtır.Mevsim faktörünü gözönüne alırsak keklik, avın ilk günlerinde (sıcak günlerde) su başlarında ve yüksek kayalık alanlarda bulunur. Soğuk günlerde arazinin Güney kısımlarında ve tohumun yeni atıldığı tarlalarda bulunabilir.Hayvan hava şartları sıcaksa serine, aşırı soğuksa sıcak bölgelere sığınmaktadır. Sonbaharda su ihtiyacı kış aylarına göre daha çok olacağı için su başlarını tercih etmesi iç güdülerinin tabii sonucudur. Keklik günde en az iki kere yaylıma çıkar. İlki günün ilk ışıklarıyla başlar, diğeri gün batımı öncesidir. Bunlardan çıkaracağımız sonuç günün hangi saatinde hayvanın nerede olabileceğini bilmektir.
TÜFEK SEÇİMİ Keklik avı için tercih edilen namlu uzunluğu 28 - 30 inc.’dir.Mobil şoklu bir silah kullanıldığı zaman avın açıldığı ilk ayda (Kasım) 3/1şoku tercih etmemiz gerekirken Aralık ayında 4/2 şoklu bir silah, keklik avının amacına daha uygundur. Bundan amaç avın açıldığı ilk zamanlarda hayvanın uzak kalkacağı, daha sonraları ise yılgın ve tedirgin olacağı varsayımından yola çıkarak yapılan bir tercihtir. Bu tercih avcının zaman içinde edindiği tecrübeler ve fermalı köpek kullanması doğrultusunda değişkenlik gösterebilir. Bu konuda tek bir doğru yoktur.
FİŞEK SEÇİMİKeklik için tercih edilen fişek numarası 7’dir. Yakın mesafelerdeki atışlarda 8 numara saçma aynı işlevi görecektir. Saçma numarası küçüldükçe dezavantajın yaşanacağı bilinmelidir.


TAVŞAN (Lepus Europaeus)








Avcılar açısından büyük bir zevk kabul edilen tavşan avı genellikle keklik avı ile birlikte yapılan zevkli bir avdır. Tavşan, kısa ve kalın kuyruğu, uzun arka bacakları ve genellikle gri boz rengi ile karakteristik bir görünüme sahiptir. Arka bacakları öndekilerden uzun olduğundan yokuş yukarı çok daha kolay kaçarlar. Üst dudağı ikiye bölen derince bir yarık vardır. Yarık olan üst dudak kalınca ve oynaktır. Üst dudağın üzerinde uzun sert kıllardan ibaret bıyığı ve gözünün üstünde de uzun kıllar vardır. Bu uzun kıllar dokunma vazifesi görür. Gözleri başın yan tarafındadır. Tavşanın erkeği ile dişisi arasında görünüm itibarıyla fark yok denecek kadar azdır. Tavşan'ın görmesi diğer duyu organlarına göre daha zayıftır. Özellikle koşarken arkasını iyi görmesine karşın önünü tam olarak göremez. Bunda kaçarken daima arkasını kontrol etmesinin de payı vardır tabii. Buna karşılık duyma organı çok hassastır. En küçük bir çıtırtıyı dahi hemen duyup hisseder.
Tavşanın bölgesini çok iyi bildiğinden tavşan avında yavaş hareket etmek gerekir. Zaman zaman duraklamak faydalıdır. Eğer tavşan köpeği atlatmış veya köpek kokusunu alamamış ise, hizasına gelen avcıyı genellikle bir miktar geçirdikten sonra ters istikamete kaçar. Bu sebeple çalı, dikenlik, taşlık alanlarda veya dibinde tavşan yatabileceği tahmin edilen yerlere, fırlayan tavşan ileri kaçacak şekilde yanaşmalıdır.Her avda olduğu gibi tavşan avında da tavşanın çeşitli özellikleri ve yaşam alanı bilindiği takdirde, arayıp bulmada ve avı vurmada başarı oranı artar.
Kalkan tavşan vurulamazsa veya tüfek atılamazsa, köpek tavşanı kovar ve tavşan bir daire çizerek ilk kalktığı yerin yakınından geçer. Bu sebeple çok yakın ve süratli izleyen köpeklerin önündeki tavşan uzak mesafelere kaçar. Bu bakımdan tavşan avında ağır, fakat izi şaşmadan kovalayan ve arkasından ağlayan köpek makbuldür. Tavşan avında kullanılan köpek çok iyi yetiştirilmiş ve eğitilmiş olmalıdır. Eğitimsiz bir köpekle tavşan avlamaktansa hiç köpek kullanmamak daha iyidir. .
Tavşan avında hava şartları çok önem taşır, rutubetli havalarda kuru ve taşlık yerleri, seyrek çalılıkları kendine yatak yeri olarak seçer. Soğuk havalarda, toprak yığınları kenarlarında yataklanır.
Tavşanların üreme potansiyeli oldukça yüksektir.Kıbrısın iklim şartlarında yılda 4 defa yavrularlar. Tavşan yavruları oldukça gelişmiş halde doğarlar.
TÜFEK Tavşan avı için; düz bir mera av bölgeniz ise, 3-1 tüfek iyi bir tercihdir. Eğer sık ormanlık alanlarda tavşan avına çıkmışsanız 5-4 tüfek tercih nedenidir. Tüfeğin süperpoze (altalta namlulu) yada çifte (yanyana namlulu) olarak seçilmesi avcının tercihine ve zevkine kalmıştır
FİŞEK Tavşan avında fişek olarak 30-34 gr. Saçma numarası 4-5-6’dır. En iyi atış mesafesi 25 m.’dir. 40 metreye kadar iyi bir isabet sağlanırsa da 40 m.’den sonra saçma hüzmesi çok dağılacağından isabet ihtimali azalır ve isabet edecek 1-2 saçma da tavşanı ancak yaralar.


ÇULLUK (Woodcock- Bigatsa)







Scolopacidae familyasından olan çulluk bölgelere göre değişik adlarla anılır; yabantavuğu veya bigatsa gibi. Çulluğun ülkemizde avlanılan türü Asya ve Avrupa kıtasında bulunan Scolopax Rusticola'dır. Bacakları oyluk kısmına kadar tüylüdür. Çulluğun sırt kısmı kızıl kahve renginde olup, pas renginde lekeler bulunmaktadır. Aynı kesimler üzerinde yer yer grimsi lekeler de görülmektedir. Alın kısmı sarımtırak gri olup, baş tüylerinin ayırma yerinde 3 tane siyah ve pas renginde enlemesine çapraz çizgiler vardır. Gözün üzerinde de açık sarımtırak bir çizgi bulunur. Gözlerinin, kafasının üstüne yakın bir yerde olması arkası dahil olmak üzere bütün etrafını görmesine olanak verir. Uzun gagasını yumuşak toprağın içine sokabilir ve gagasında bulunan sinirler sayesinde toprak altındaki sevdiği kurtları hissedebilir, buna toprak altında gagasını açabilme yeteneğinide ekleyerek bulduğu bu kurtları rahatlıkla çıkarabilir. Uçarken zigzaglar çizer ve biraz baykuşu andırır. Havalandığı zaman 100-200 m ileriye konar.Çulluk sakin zamanlarda yürüyüşü yavaş, fakat ilk uçuşunda kalkışı gürültülü ve serttir.Uçarken zigzaglar çizer ve biraz baykuşu andırır. Açık arazide uçmaktan hoşlanmaz. Av esnasında vurulmamışsa, silah sesinin ardından derhal 100-200 m ileriye konar ve hızla koşarak izini kaybettirmeye çalışır; eğer çulluk avına merak sararsanız, çok iyi cins bir av köpeğine sahip olmanız gerekir. Fakat büyük av sezonunu bitmesinden sonra Şubat ayının ilk haftasında başlayan ince av dönemi içerisine de köpeksiz olarak çulluk avı yapılır. Havaların soğumaya başlamasıyla çulluk, Kuzey Avrupa ülkelerinden, Rusya’dan ve Balkanlar’dan Türkiye üzerinden yurdumuza doğru göçe başlar. Çulluklar büyük sürüler halinde göç yapmazlar.Eylül ayı başlarında sular don yapmaya başladığında ve havalar sertleştiğinde göç yüksek kesimlerden önce alçaklara doğru başlar.İsveç'teki çullukların bir kısmı Norveç sahillerine geçer ve oradan Kuzey denizini aşarak İskoçya'ya,İngiltere'ye ve İrlanda'ya dağılırlar.İsveç'teki çullukların bir diğer göç yolu,Baltık denizini aşmak koşuluyla Danimarka ,Almanya,Hollanda,Belçika ve Polonya'dır.Havalar dahada soğudukça kuşlar Avrupanın iç kesimlerine yayılırlar, hatta Elbe,Mein,Oder ve Tuna nehirlerinin vadilerini izleyerek Akdeniz'e inerler. Çulluklar şubat ve mart aylarında dönüş yolculuğuna başlar ve doğduğu yerlere kuzey ülkelerine doğru göçe başlarlar. Göç genellikle geceleri olur.



TÜFEK
Çulluk avında kullanılacak silahın seçimi avı etkileyen önemli unsurlardan biridir. Çulluk avında sık orman içinde tüfek atıldığı için öncelikle kısa namlulu ve açık şoklu tüfekler tercih edilmelidir. Bu durum avcıya hem saçmaların daha çabuk dağılmasını hemde ormanlık-çalılık yerlerde daha rahat hareket etmeyi sağlarlar. Tüfeğin süperpoze (altalta namlulu) yada çifte (yanyana namlulu) olarak seçilmesi avcının tercihine ve zevkine kalmıştır



FİŞEK



Fişek olarak 7-8 numara, saçma ağırlığı olarak 28-32 gr. arası, tercih edilmelidir. Namludan çıkar çıkmaz dağılan keçe fişekler tercih edilir. Ancak ikinci namluya daha uzun menzilli bir fişek koymakta fayda vardır.
Not: Buradaki bilgiler Avkopegi.com’dan alınmıştır






11 Haziran 2007 Pazartesi

YAYIN BALIĞI


YAYIN BALIĞI

BİLİMSEL SINIFLANDIRMA
Alem:
Animalia
Şube:
Chordata
Sınıf:
Actinopterygii
Takım:
Siluriformes
Familya:
Siluridae
Cins:
'''''Silurus'''''
Tür:
'''''S. glanis'''''





















Binominal adı
''Silurus glanis''

TANIYALIM
Derinlerin hakimi, Avrupa tatlı sularının en büyük balığı; evet bu yayın. Siluridae familyasından Silurus Glanis, yurdumuzda yaygın olarak yayın adı ile tanınır. Karabalık, atbalığı, galyanos, Tokat civarında gılyanus, yılanus, gibi isimleri de vardır. Adana'da gelebicin, Sakarya civarında çılpık diye de bilinir; Ankara'lı balıkçılar küçüklerine kelebek der. Yabancı kaynaklarda Wells, European catfish, Danube catfish, Wels catfish, Catfish, Som isimleri ile geçer. Bu balık Türkiye'nin de taraf olduğu Bern anlaşmasının 3 numaralı ekinde Avrupa sularında koruma altına alınmııştır. Türkiye' de Kızılırmak, Yeşilırmak, Meriç, Menderes, Seyhan, Ceyhan, Fırat, Dicle, Sakarya nehirlerinde ve daha küçük sularda bulunur ayrıca derin doğal göller ve baraj göllerinde de vardır. Bır zamanlar İstanbul'da Terkos (Durusu) gölünde ve Sapanca gölünde çok irileri bulunurdu; günümüzde artık bu tür iri balıklara pek rastlanmamaktadır. Terkos' ta 120 kiloluk yayın yakalandığını bilirim. Büyükçekmece gölünde de varlığı bildirilmektedir. Rengi yaşadığı suya göre gri, petrol yeşili; karnı ve yanları kirli sarıdır, sırtında iri siyah lekeler vardır bazen bu siyah renk balığın genel rengine hakim de olabilir. Pulsuzdur, derisi kaygandır. Baş tarafı yukarıdan basık, karnından sonra geri kalan vucudu da yanlardan basıktır. Başına yakın oldukça küçük bir sırt yüzgeci vardır. Diğer balıklar (turna, sazan, levrek gibi) belli maksimum bir büyüklüğe eriştikten sona büyümez iken yayının yaşadığı sürece büyümeye devam ettiği sanılmaktadır. Dev mersin balıklarının yumurtlamak için denizlerden tatlı sulara girmesi dışında yayın tatlı suların en büyük balığıdır. Dünya üzerinde çeşitli bölgelerde bilinen ikibinden fazla türü vardır, bunların arasında da en büyüğü bizim Avrupa yayın balığıdır. Burada sadece Avrupa yayın balığı ele alınmıştır. Avrupa'da pek çok suda bulunur İtalya'da Po nehrinde ve İspanya Ebro nehrinde tam anlamı ile dev boyutlarda olanları vardır; burada bunu da anmadan geçemiyorum yayın balığı İtalya ve İspanya' da yerli balıklardan değildir, İtalya'ya 1957 de Yugoslavya'dan, İspanya'ya ise 1980 yılından (evet 1980) itibaren Tuna nehrinden getirilip salınmıştır, demek ki herkes doğaya bizim kadar kayıtsız değil. 1994 yılında İtalya / Po nehrinde ölü bulunan bir yayının 180 kilo geldiğine dair kayıt vardır, 1949 yılından kalan bir kayıda göre (Berg, L., L.S. Bogdanov, N.I. Kozhin and T.S. Rass, Editors., 1949. Commercial fishes of the USSR. Pshchepromizdat) Aral denizinde (Rusya) yakalanan yayın hala dünya rekorudur 5 m boy ve 306 kilo, 30 yaşında tahmin edilmektedir.Gözleri gece avlanan hayvanların büyük çoğunluğunda olduğu gibi vücuduna oranla küçüktür. Üst çenesinde iki uzun alt çenesinde dört daha kısa olmak üzere toplam üç çift duyu organı (bıyık) vardır (Resim 3). Çenelerindeki bıyık şeklindeki duyu organları oldukça iyi gelişmiştir ve ayrıca kafa kısmından başlayarak vücudu boyunca uzanan bir duyu hattı ile suda oluşan en ufak titreşimleri dahi hisseder. Sudaki hareketlerden oluşan titreşimler yayının hemen deri altındaki duyu organlarına derideki gözenekler vasıtası ile ulaşır, deri altındaki duyu organlarının bulunduğu kanal balığın boyunca uzanır. Yandaki resimlerden bu sistemin çalışma şekli görülmektedir (Resim 1-2). Yanal çizgi olarak bilinen bu duyu hattı tüm diğer deniz ve tatlı su balıklarında da vardır ve çalışması burada anlatıldığı gibidir. Ayrıca yayın balığının koku alma duyusu da çok gelişmiştir. Bu duyularla donanmış yayın balığı rahatlıkla avlanır. Küçük balıklar, kerevid, solucan, kurbağa, su kuşları, suda veya civarında yaşayan memeliler başta olmak üzere boyuna göre bazen yüzen köpekleri yadiği de bilinmektedir. Yayın balığının bazen insana saldırdığı da kayıtlara geçmiştir, yine de bu saldırılar genelde büyük zararlarla sonuçlanmaz. Ağzı çok büyüktür ve kesici diş yoktur, alt ve üst çenesinde sıralar halinde batıcı içe dönük daha çok avı tutma görevi yapacak dişler vardır (Resim 4). Alt çenesini hafifçe uzun olması nedeni ile dipten beslenmeye pek müsait olmayan bir yapısı olmakla beraber dipten de yemlenmekte oldukça maharetlidir. Avını bütün yutar. Genelde gece yemlenir.
Nadiren gündüz avlandığı görülmüştür buna da daha çok suları bulanık çamurlu yerlerde rastlanır. Avını gezinerek ve yukarıdaki bahsedilen duyularını kullanarak arar veya gömüldüğü çamurlu dipte önünden geçen ağzına layık bulduğu yeme saldırarak yer. Herşey yiyici sınıfındandır.Yayın balığı kışı derin dip çukurlarında hemen hemen kış uykusunda geçirir. Bu dönemde bazen derin çukurlarda büyük sürüler halinde de toplanırlar. Hareketsiz kaldıkları sürece vücutları kan emen sülüklerle kaplanır. Kader o ki yayın normal aktivitesine döndükten sonra kışın kanını emen sülükler onun için iyi bir besindir, ayrıca sülükler yayın avında iyi yemdir. Kış boyunca sülükler yayının hemen hemen her tarafını sarar. Baharla birlikte suların ısınmasını takiben yayınlar derin dip yamaçlarından hareketlenirler, daha sığlıklarda yemlenmeye ve normal aktivitelerine dönerler. Normal aktivitelerine döndükten sonra 1-1,5 ay içinde vücutlarında sülük kalmaz, bu arada da suların 20 dereceye erişmesi ile en önemli dönem başlar; yumurta dökümü. Bu dönem suya cemre düşmesini takibeden dönemdir ki ülkemizde Nisan ayı ortalarına denk gelir, yaklaşık 3 hafta sürer. Dişi balık, erkek yayının kazarak hazırladığı sığ yuvaya 500.000 civarında yumurta bırakır. Yumurtalar 2 - 3 mm boyutunda açık sarı renkte gruplar halinde birbirlerine yapışıktırlar ve yere de gayet iyi yapışırlar. Bundan sonra ya dişi ve erkek birlikte veya sadece erkek kalarak yumurtaları korur kuyruğu ile suyu hareketlendirerek havalanmalarını sağlar. Karadeniz ve Aral denizinde (Kazakistan / Kulandy civarı) yayın balığının bazen yumurta dökmek için deltalardan nehirlerin denize karıştığı bölgedeki acı sulara girdiği bilinmektedir. (Türkiye ile ilgili kayıt bulamıyorum, zaten buradaki bilgilerin çoğu hatta Türkiye ilgili olanları bile yabancı kaynaklı. Ancak yayın Karadenize dökülen Kızılırmak veya Yeşilırmak deltasındaki acı sulara çıkıyor olabilir.) Havaların normal gitmesi durumunda 3 gün içinde yumurtalar açılır ve yavrular çıkar. Bir müddet daha yuvada korumada kalan yayın yavruları daha sonra onları bekleyen tüm tehlikelere rağmen doğal hayata başlarlar. Yaşamını sürdürebilen yavrular 4 - 5 yıl sonra üreme aktivitesine başlayacaktır, bu yaştaki yayın balığı 60 - 70 cm boya erişmiştir insandan başka doğal düşmanı da kalmamıştır.
Yumurtlamayı takiben yetişkin yayınlar yine derin dip yamaçlarına döner ve zaman zaman yemlenmek için buradan çıkarlar, ancak bu dönemde oldukça aç ve aktiftirler ve yaz boyunca özellikle sıcak havalarda iyi av verirler.NERELERDE BULUNURYayın balığı tam anlamı ile derin dip yamaçlarının hakimidir. Yaşam alanı olarak derin, dibi çamurlu, hafif akıntı altı yerleri sever. Bu derinde yaşame alışkanlığı balığın boyuna göre hiyerarşik bir durum da oluşturur; balık ne kadar iri ise o kadar derine çekilir. Yayın avında bu nedenle balık bulucu özellikle yeni gidilen sularda önemli rol oynar. Sandalla veya motorla gezilerek dip taranır, derin dip yamaçlarının bulunmasına çalışılır. Genelde bu araştırma sırasında balık bulucuda yayın balığını da görmek mümkün olur. Balık eğer yamacın en derin yerinde bulunuyor ise işiniz zor pek aktif olmayan o anda yemlenmeyi düşünmeyen bir balık var karşınızda demektir. Ama bu konuda da yapılacak bir şeyler vardır altta okuyacaksınız. Eğer balık yamaca doğru çıkışa yakın duruyor ise o zaman daha fazla şansınız vardır. Geceleri avlanmak için sığlıklarda gezinir, parlak güneşli günler yayın avı için uygun değildir. Böyle günlerde gündüz avcılık yapılacak ise gölgelik kıyıları, az güneş alan köşeleri, su bitkili bölgeleri tercih etmek gerekir. Dibi çamurlu, balçık olan yerler taşlık kırmalık yerlere göre daha fazla yayın barındırır. Kıyıdan avlanmalarda gece avlarında iri balık yakalama şansı olabilir. Sıcak havalarda iyi av verir sığlıklara sokulur, havaların soğuması ile pek aktif olmaz avlanması zorlaşır.
En aktif olduğu saatlerin sabahın erken saatleri ile gece geç vakitler olduğu bilinmektedir, tecrübeler gösterir ki sabah oldukça aktif olan ve gayet iyi av veren yayın aynı günün gecesinde pek aktivite göstermez. yani aynı gün içinde ya sabah erken yada akşam geç saatlerde aktiftir, hem sabah hem akşam aynı miktarda vuruş beklenmemelidir. Ay ve hava durumu kombinasyonu da yayının beslenme alışkanlıklarını etkiler. Genel olarak dolunaydan sonraki yani ayın ikinci çeyreği ve aysız döneme doğru olan zamanda hafif rüzgarlı havalarda daha iyi vuruş beklenebilir, dolunay ve durgun hava vuruşu azaltır. Ayın ilk çeyreğinde de ikincisi kadar olmamakla beraber iyi vuruş beklenebilir. Ayın vereceğiniz tarihe göre durumlarını gaösteren bir internet sitesinin linki ve açıklaması Meteoroloji sayfamızda var. Ama buradaki bilgilerin her zaman istinası mümkündür. İşin özünde yayının sıcakta daha aktif soğukta daha az aktif olduğu en doğru çalışan tespittir. Geri kalan tüm tespitler sadece gözlemler ve tecrübelerden çıkartılan sonuçlardır. Yayın, evet genelde gece avlanır ama bazen gündüzleri de yemlebilir ve gayet iyi av verebilir. Dip balığı olmakla beraber oltanın illa dibe yatırılması gerekmez dibe yakın indirilen yemin de eğer balık civardaysa şansı dipteki yemdem az değildir.










AVLAYALIM
Yayın avı da iki kolda incelenebilir, suni yemlerle yapılan avcılık ve doğal yemlerle yapılan avcılık. Doğal yemlerle yapılanı daha yaygındır. Yayın sürütme ile de avlanabilse de bunu şimdilik burada incelemeyeceğiz, ama isterseniz Turna bahsinde anlatılan sürütme yöntemleri ile yayın avlamayı deneyebilirsiniz. a. Suni yemlerle avcılıkYayının suni yemlerle yapılan avcılığı atıp çekme şeklinde uygulanır. Bu avlanma şekli için en uygun dönem ilkbaharda yumurtlamaya kadar olan dönemdir.
Kullanılan en yaygın suni yemler döner kaşık, normal kaşık, suni balıklar ve twister (sasi) dir. Balık derinde yaşama alışkanlığında olduğundan suni yemler ağır seçilmelidir. Seçilecek sasi (twister) 10 - 12 cm boyunda açık parlak renkli olmalıdır. Bu sasi ile kullanılacak zoka da doğal olarak ağır akıntı ve derinlik durumuna göre 28 - 40 gr. dan az olmamalıdır. Yukarıda belirttiğim gibi yayını kıyıdan atıp çekme ile avlanmasında balığın boyuna göre derinlikte bulunması amatöre her derinlikte balık yakalama şansı verir. Yandaki resimde hem bu tekniğin uygulaması hemde yayın için seçilecek sasinin rengi için iyi bir örnek vardır.Ben döner kaşık olarak Mepps Giant killer tavsiye ederim, hatta bazı durumlarda akıntı ve derinlik etkisi ile buna da ilave kurşun takmak gerekebilir. Renk olarak da parlak renkleri seçmekte fayda vardır. Yandaki kaşık buna iyi bir örnektir.Misina olarak da makinalı takımda 0,50 misinadan aşağı kullanmamak gerekir. Eğer çok iri balıkların çıkma şansı varsa 0,70 de olabilir ama usta iseniz 0,50 misina yetecektir. Ben 17 kiloya kadar yayın balıklarının olduğu bilinen göllerde genelde 0,35 misina kullanıyorum, bezen de 0,50. İnce misina ile balık çekmek makinanın frenini kullanarak balığa yol (kaloma) vermek sonra tekrar çevirmek, boşalan frenin sesi.... İşte sportif balıkçılık bu, balığa meydan okumak bu; mücadele etmek yükselen adrenalinden sersemlemek. Bu zevki yaşayan bilir, balık avı hastaları gayet iyi anlar. Tabii kamışta bu işe uygun olmalı. Atış kapasitesi 40 - 80 veya 100 grama kadar, 2,40 maksimum 3 metre boyunda bir kamış yeterlidir. Ama bu takım artık ağır takıma girdiğinden kaliteli tercihan karbon bir kamış bulundurmak gerekir. Sıradan ağır seri kamışların kendileri de ağır olacağından kullanan amatör çok çabuk yorulacaktır. Ben DAM Speed Cast 100 - 200 gr, (bazen 200 - 300 gr.) 3,30 kamış kullanıyorum. Biraz uzun olmakla beraber karbon olduğundan hafif, yormuyor; zaten elimde daha uygunu da yok şu anda. Makina olarak 0,45 veya 0,50 mm misinadan 100 m alan atıp çekme yapmaya uygun bir makina yeterlidir. Sürtünme freni olması ise zorunluluktur. Makina olarak deniz avlarında kullanılan orta seri makinalardan atış tipi olanlar (baıt castıng) en ideal olanıdır. Atıp çekme ile avlanma kıyıdan olabileceği gibi sandaldan da yapılabilir. Sandaldan yapılması daha şanslıdır.

b. Doğal yemlerle avcılık
Doğal yemlerle yapılan asıl yayın avını teşkil eder ve iki şekilde yapılır;1. Dip oltası2. Şamandıralı takım3. Kvok ile avcılıkYayının diğer balıklar için bırakılmış paraketelere vurması dışında, balık iri ve sert olduğundan parakete ile avcılığı pek amatör işi olmaz. Zaten özel olarak yayın paraketesi de bırakılmaz. Peki ne yer bu yayın?Yayın herşey yiyicidir. Küçük yayınların sazan için atılmış ekmek takılı oltalara vurduğunu da gördüm. Bazen de sazan, kadife için atılmış, bazen de boili ile yemlenmiş oltaya vurur. Bunun dışında canlı veya ölü olmak üzere kurbağa, kerevit, ufak balık, solucan, kan sülükleri, karaciğer, et, kalamar, her türlü akyem olmaya müsait balık filetosu (yaprak yem) veya parça olarak, ateşte tüyleri ile hafifçe tütsülenmiş ufak kuşlar (serçe) veya tavuk horoz kafaları, komple tavuklar, hatta canlı fare bile yayına yem olarak kullanılır. Ciğer, işkembe ve et güneşte kurutulup hafifçe kokması sağlanırsa daha da iyidir. Solucanlar iğneyi dolduracak şekilde iri olanları seçilerek yandaki resimdeki gibi bolca takılır. Canlı balıklar ya sırtından veya daha iyisi ağzından takılır, bu tür yem daha çok şamandıralı takıma uygundur. Yaprak yem takılacak balıklar pullu ise pulları temizlenmeden takılmalıdır, bütün ölü yem dip oltalarında kullanılmalıdır. Yayının en sevdiği yemlerden biri de kurbağadır, canlı veya ölü hiç dayanamaz, Kurbağa orta boy olarak seçilir ve üçlü iğneye iğnelerin ikisi arka bacaklarının etli kısmına batacak şekilde takılır üçüncü uç aşağı dönük olarak kurbağanın bacakları arasında kalır.

1. Dip Oltası Ben dip oltası deyince hep aynı düzenin kullanılmasını öneririm. Yani oltadan sonra bir fırdöndü, fırdöndünün hemen üstne bir kurşun ve fırdöndüden sonra beden ve iğne tabii. Bu takımın avantajı balık yemi aldığında misina ortası delikli çalışır kurşun içinden kayaraka balığın oltayı hissetmemesini sağlayacaktır. Ama siz isterseniz, daha farklı takımlar da yapabilirsiniz. Yayın için kullanılacak dip oltası da aynı şekilde olabilir. En fazla 50 kg. a kadar yayın yakalayacağınızı planlayarak takımı yapalım. El oltası kullanacaksınız olta 1,5 veya 2 mm misinadan veya sağlam naylon ipten oluşabilir. Beden minimum 1 mm. daha iyisi çelik ve 30 cm uzunluğunda olmalı. Fırdöndü de balığın büyüklüğüne uygun iri seçilmelidir. İğne 3/0 dan 10/0 a kadar seçilebilir. Üçlü iğne kullanılıyorsa 2/0 - 5/0 boyu iyidir. Kıyıdan atılan el oltası karada çakılan bir kazığa gerektiğinde balığın misina alabileceği şekilde bağlanarak gerdirilir ve bir çıngırak asılır veya balığın vurduğunun anlaşılabileceği şekilde olta işaretlenir. Bundan sonra balığın vurması beklenir. Yem olarak solucan kullanılıyorsa fazla beklemeden tasmalanılabilir, ama başka yemler varsa (canlı yem, kurbağa, yaprak yem gibi) tasmalamadan önce balığın yutmasınını beklemek gerekir. Yayın avı ciddidir ve hatta tehlikeli olabilir. Oltayı asla belinize, bileğinize sarmayın, ayaklarınıza dolanmamasına dikkat edin. Balığın yüklenmelerinde gergin şekilde kaloma verin daha sonra hafifçe zorlayarak çevirin, balığı kullana kullana yorun yorulmayan balığın sudan çıkartılması da oldukça zor olacaktır. Zaten büyük balık yakalamanın başka yolu da yoktur. Makinalı takım kullanıyorsanız kamış minimum 100 - 250 gr, kapasiteli, makina 050 misinadan 100 metre sarabilecek kapasitede tercihen yem-kontrol-sistemli (bait-runner tipi) makina veya daha da iyisi çıkrık tipi misina 045 veya 050, beden tercihen çelik veya oltadan bir düşük kalınlıkta 40 - 60 cm boyunda olmalıdır. Yayın avında kullanılmak üzere olta kısmıında biraz pahalı da olsa, örme misina tavsiye ederim; bu hem atışta kolaylık getirecek hem de daha sağlam olduğundan mesela 0,35 misina ile 30 kilo civarında kopma değeri olacağından gayet iri yayınları rahatlıkla çekebileceksiniz. Beden için en iyisi çelik bedendir örme misinayı bedende tavsiye etmem. Takım karadan atılıyorsa yem dibe indikten sonra kamış desteğe dayanarak olta makine ile gerdirilir yem-kontrol freni açılır ve bir çan asılarak beklenir, veya normal makina kullanıyorsanız ya makinanınn sarma telini açmak ya da sürtünme frenini tam olarak gevşetmek gerekir. Bu iki tür takımı aynen tekneden de kullanabilirsiniz.
2. Yayın için çıkrık tipi makinalar da gayet iyi sonuçlar vermektedir. Tekneden avcılıkta tercihen gölün en derin yerini veya derin dip yamaçlarını bulmakta fayda vardır.2. Şamandıralı TakımYayın için kullanılacak şamandıralı 60 dan 120 grama kadar taşıma kapasiteli ters piramit formlu veya yumurta şeklinde olmalı ve genelde derin suda atıldığından takım kayar bedenli olarak hazırlanmalıdır. Kayar bedenli şamandıranın nasıl hazırlandığını Şamandıralar sayfasında açıkladığımızdan burada tekrar açıklamaya gerek yok. Bu tür avcılıkta da misina kalınlıkları balığın iriliğine bağlı olmakla yukarıda verilen ölçüler kullanılabilir. İğneler üçlü veya tekli olabilir. Tekli iğne olursa, iğne yem balığın alt çenesinden saplanıp üst çenesinden çıkartılmak yolu ile takılmalıdır. İğne boyu 3/0 - 5/0 olmalıdır, Üçlü iğne ise 2/0 - 3/0 boyunda seçilmelidir, iğne canlı yem balığın ağzından takılabileceği gibi, Turna veya Yemler ve Yemleme sayfalarında anlatıldığı gibi iğnelerden biri yem balığın sırt yüzgecinin altından saplanıp diğer taraftan çıkartılarak da kullanılır. Canlı yem kullanılması etkiyi arttırır. Kullanılacak yem balığın boyu yayın ile orantılı oarak 15 - 25 cm arasındadır. Şamandıralı takım yayın avında özellikle tekneden yaygın olarak kullanılır. Canlı yemin en dibe kadar inmesine gerek yoktur, dipten yukarıda hatta orta sularda bile durabilir.Yayının yeme yaklaşımı genelde akıntının ters yönünden olur. Bu şekilde yayın akıntı altında kalarak kokuyu daha iyi alır ve hareketleri daha iyi hisseder. Buradaki temsili çizimden de görüldüğü gibi aslında yayın orta sudaki yeme de vurur, ve yayının dipten hareketlenerek yeme yaklaşmasını balık bulucu ekranından seyretmek son derece heyecan vericidir.3. Kvok ile avcılıkBu yöntemin Türkiye' de bilindiğine ve kullanıldığına dair bilgi bulamadım ama Avrupalı amatörler arasında yüz yıldan fazladır kullanıldığı sanılmaktadır. Ben Rusya' da Volga nehri deltasında avlanan yerel balıkçılarda gördüm daha sonra yabancı kaynaklı video filimlerde de seyrettim. Nedir KVOK (Burada özür diliyorum bu kelimenin Türkçesini bilemiyorum, kullandığım kelime Rusça, biz Türkçe TOKMAK diyelim) Kvok (tokmak) yanda resmi görülen, daha çok tahtadan yapılan ama resimdeki gibi duraluminyumdan da imal edilen, elle suya vurularak GLUP, GLUP, GLUP sesleri çıkartmaya yarayan bir alet. Sadece resimdeki gibi standart değildir muhtelif şekilde olanları vardır, zaten genelde amatörler bunu kendileri de yapıp kullanmaktadırlar.
Kvok (tokmak) sandaldan avcılıkta kullanmaya uygundur. Genelde iki amatör bulunmasında fayda vardır. Sandaldan oltalar atıldıktan sonra balıkçılardan biri kvok ile suya vurarak GLUP seslerini çıkartmaya başlar.
Suya vuruş sırasında resimdeki kvok su içinde bir daire yayı çizer ve çıkışa doğru sesin etkisini arttırmak için bir bilek hareketi yapılır. Yayın bu kvok sesine çok tepki veriyor hatta öyleki en derin yerde yatan hiçbir aktivite vermeyen yayın bile kvok sesine şiddetli tepki vererek hareketlenmekte ve oltaya vurmaktadır. Bazen kvokla suya vurulması sırasında yayının suyun yüzüne çıkıp su yaptığı da görülmektedir. Bu su yapma genelde boyuna uygun, suları gürültüyle şapırdatma şeklinde olmaktadır. Ben bunu gördüm.
Peki yayın bu sese neden bu kadar tepki vermekte. Bu konuda pek çok teori var ama hemen hemen hepsi içinde, ayrı ayrı, teoriyi çürüten açıklamalar da vardır. İhtiyoloji (balık bilimi) uzmanları özellikle Rusya' da bu konuyu epey inceliyor ama halen tam bir sonuç yok. En son ve aslında belkide akla en yakın açıklama; kvok (tokmak) sesinde insanın duymadığı bir dalga boyunda yayın balığının duyabildiği ve yemlenme arzusunu kamçılayan bir ses olduğudur. Rusya' da balıkçılar arasında yaygın inanış bu sesin yayına kurbağayı hatırlattığıdır; bu nedenle Rus balıkçılar bu av yönteminde yem olarak kurbağa kullanmaktadırlar. Ama aslında dip oltası kullandıklarından balık yeme daha doğrusu kurbağa yeme normalde kurbağanın yaşamadığı derinlikte, kvok sesinden de epey uzakta vurmaktadır. Diğer ülkelerde başka yemlerde kvok (tokmak) ile yaygın olarak kullanılmaktadır.Nedeni ne olursa olsun yayın bu kvok sesine şiddetle tepki vermekte ve yakalanmasını kolaylaştırmaktadır. Ben bir tane edindim, yani hazır aldım ama yandaki ölçülere göre bu aleti elinden iş gelen amatörler rahatlıkla kendileri yapabilirler.Gerek sandaldan gerekse karadan avlanmalarda makinalı takım kullanılması durumunda yayını çekmek için "mücadele kemeri" kullanmakta yarar vardır. Genelde açık denizde büyük balıkların avında kullanılan mücadele kemerini tatlı sularda yayın avında da kullanmak son derece normaldir. Mücadele kemeri bele hafif gevşek kalacak şekilde bağlanır, ortasındaki yuvaya kamışın sapı oturtulur. Böylece balıkla mücedele sırasında kamış için hem bir destek sağlanmış olur hem de balık makinanın freni altında kaloma alırken kamışı iki elle tutarak amatörün daha az yorulması sağlanır. Bu tür bir kemerin görünüşü yandaki gibidir, deniz balıkları kısmında büyük balıklar anlatılırken bu konuya tekrar değinilmektedir.Yakalanan Yayın Balığının Sudan ÇıkartılmasıBu iş yayın avının en zor kısımlarındandır. Yayın avına tek başına çıkmak doğru değildir en az iki kişi olması gerekir. İkinci kişi balığın çıkartılmasına yardımcı olacaktır. Balığı yakaladığımızda karada veya kasık çizmeleri ile suyun içinde isek yardımcı, balığın boyu uygunsa ve tabii yeterli büyüklükte kepçe varsa balığı kepçe ile alır. Bu mümkün olmaz ise ya yardımcı, ya balıkçı yakalanan balığı solungaç kapaklarından tutarak karaya çeker; bu işi yardımcı iki elle yaparken balıkçı tek elini kullanmak zorunda kalacaktır, yada olta feda edilecektir. Sandaldan avcılıkta yayın balığı sandalın yanına kadar çekilir, balık uygun boyda ise ya yardımcı ya da balıkçı kakıç yardımı ile balığı sandala alır. Kakıç alt çeneye, ağız içi veya solungaçlar kapakları içine vurulmalıdır. Ama daha sportmence ve heyecan verici olanı balığı elle almaktır. Bu yöntemi usta değilseniz uygulamayın. Eldiven takılan elin baş parmağı oltadaki balığın ağzına sokularak balık alt çenesinden kavranır ve sandalın içine çekilir, 50 kiloya kadar yayınlar bu şekilde sandala alınabilir. Daha büyükleri solungaç kapaklarından kavranarak çekilebilir. Yayını elle sandala alma yöntemini uygularken balığın yorulmuş olması önemlidir. Sandalın yanına çekilir çekilmez balığı elle almaya çalışmak tehlikeler yaratabilir. Mesela yayın kuyruğu ile çok güzel şamar atabilir ve ben buna şahit oldum. Sandalın yanına çekilmiş balığın başına ufak şaplaklar atarak hem dikkatini dağıtmak hem de hafifçe sersemletmekte fayda vardır. Elinize eldiven takmayı unutmayın yoksa yayının zımpara gibi dişleri size uzun zaman o anı hatırlatacaktır. İri balıklarda aslında bu yöntem en iyi yöntemdir; veya balığın boyuna, kilosuna uygun iri bir kakıç da olur.

konu su ürünleri mühendisleri forumu aquapena dan alıntıdır.

SAZAN

SAZAN

BİLİMSEL SINIFLANDIRMA
Alem:
Animalia (Hayvanlar)
Şube:
Chordata (Kordalılar)
Sınıf:
Actinopterygii(Işınsal yüzgeçliler)
Takım:
Cypriniformes (Sazansılar)
Familya:
Cyprinidae (Sazangiller)
Cins:
Cyprinus
Tür:
C. carpio


























Binominal adı
Cyprinus carpio

Sazan balığı (Cyprinus carpio), sazangiller (Cyprinidae) familyasına adını veren tatlı su balığı. Göl ve yavaş akan derelerde bulunur. Uzun gövdeli, solucan, böcek larvaları ve bitkilerle beslenen bir dip balığıdır. 1,5 metre boyunda, 35 kg ağırlıkta olanları vardır. Ömrü 40-50 yıla kadar varabilir. Türkiye'nin akdeniz ve güneydoğu bölgesi haricinde her yerinde bulunur.
Sazangiller familyasından, uzun ve iri gövdeli bir tatlı su balığı. Anayurdu Asya'dır. 12. yüzyıldan sonra, Avrupa ve Amerika'nın tatlı sularında üretilmiştir. Suni balıkçılıkta önemli yer tutar. Göl ve yavaş akan derelerin dip sularında yaşar. Solucan, böcek larvaları ve bitkilerle beslenir. Çoğunlukla boyları 1 metreden fazla olur. Ağırlığı 25 kg'dan fazla olanları da vardır. Her ısıdaki suya uyum sağlar. 3-30°C arasındaki sularda rastlanır. Aşırı soğuklarda toplu halde çamura gömülerek kış uykusuna yatarlar. Kışın ölmeden donabilirler. Su akıntısına karşı yüzebilirler. Kuyruğunu çeneleri arasına sıkıştırır, bıraktığında zemberek gibi boşanarak 3-5 metre sıçrayarak çağlayanları aşabilirler.
Pullu ve pulsuz birçok çeşidi vardır. Pullu türleri iri pulludur. Renk ve biçimleri yaşadıkları ortama göre değişir. Genellikle sırtı koyu yeşil, yanları ve karın altı yeşilimtrak kahverengidir. Küçük ağızlı kalın ve oynak dudaklıdır. Üst çenelerinden dört bıyık sarkar. Ağız dişleri yoktur. Yutak (farinks) dişleriyle besinlerini öğütürler. Bıyıkları dokunma organı olarak görev yapar.
Dipleri karıştırır, suyu bulandırırlar. Çevik ve hareketli balıklardır. Sürüyle dolaşırlar. Eti fazla kılçıklıdır. İrileri iyi pişirildiğinde eti beğenilir. Nisan-Haziran arasında yumurtlarlar. Yumurtaları bitkilere yapışır. Bir dişi, bir defada yarım milyon yumurta bırakabilir. Yumurtaların çoğu diğer balıklar tarafından tüketilir. Ortam ısısına bağlı olarak en geç bir hafta içinde yumurtalar açılır. Üç yılda erginleşirler. Sazanların 100 yıl kadar yaşadığı söylenirse de, ömürleri normal olarak 40-50 yıl kadardır. Balıkçılar bunları harekete geçirmek için gürültülü sesler çıkarırlar. Ağla bol miktarda avlanırlar.
Yem:
Sazan gibi atlamak deyiminden de anlaşılacağı gibi hemen hemen tabii koku veren her yeme gelen obur bir balıktır. hamur, solucan, haşlanmış mısır, ayçiçeği ve afyon küspesi,haşlanmış patates,çekirge ve benzeri iri böcekler ve kuru üzüm gibi çeşitli yemlerle avlanılır. Nadiren de dip oltasını gümüş balığı ile yemleyerek iri sazanlar da tutulduğu olur. Küspe sazan için doğal bir yem olmamasına karşılık, kokusu baskındır, balığı çeker ancak iğnelerden birine takılmış solucan sonucu netleştirir. Küspe kokusuna gelen sazan solucanı affetmez, kalın dudakları sayesinde iğneye oturur. Bu işlem balığın yeme alışkanlığına göre haşlanmış mısır taneleri veya kuru üzüm içinde geçerlidir.
Nerelerde bulunur: Yurdumuzda Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgesi dışında tüm akarsu ve göllerinde bulunur. Göllerde, yağan yaz yağmuru, böcekleri suya düşüreceğinden ve kıyılara yağmur suyu yem getireceğinden balıklar kıyılara ve su yüzeyine gelir.
Avcılığı: Sazan avında başarılı olmak için bütün avlarda olduğu gibi avlanılan bölgedeki balığın yeme alışkanlıkları ve avlanılan yerin fiziki özellikleri araştırılıp, değerlendirilmelidir. Sizden önce aynı yerde avlananların kullandıkları yemler sazanda bir beslenme alışkanlığı oluşturur. Aynı yemleri uygun olta ile kullanmak başarı şansınızı arttıracaktır. Ayrıca akarsularda küspe ile avlanmanın ( kokunun dağılması nedeniyle ) bir şansı olmayacağı gibi yine akarsularda tabii olarak bulunan solucan, çekirge ve iri böceklerle avınız başarılı olacaktır. Göllerde yapılan avlarda ise yukarıda sayılan tüm yemler kullanılabildiği gibi yörenin yerlisi olan ve avlanan kişilerin kullandığı yemlerin öğrenilmesi sizi kısa yoldan başarıya götürecektir.
Sazan avında kullanılan mantarlı, dip ve küspeli oltalardan sazan avında çoğunlukla kullanılan küspeli olta hazırlanışı ve kullanılışını genel olarak şöyledir. Bu takımı hazırlamak için ana beden en az 0.50 mm. misinadan ve 50 m. olmalıdır. Ana beden kasnak yada tercihen mantar plaka ( kelebek ) üzerine sarılmalı, ana beden bitimine 2.0 numara kilitli klipsli veya düz fırdöndü bağlanmalıdır. Küspenin takıldığı kısmın telli, misina kementli veya vidalı olması önemli olmayıp, kullanılan iğnelerin küspenin her yanına dağılması ve suya düştüğünde de bozulmaması önemlidir. İğnelerin bir olta için 8 adet 1/0 veya 1 numara kısa sap bronz çapraz iğne olması, iğnelerin bağlandıkları kösteklerin 5- 6 cm. den uzun veya kısa olmaması ve köstekte kullanılan misinanın ana bedenden daha ince olması gerekir. Ana beden 0.50 mm. ise köstek en çok 0.35 mm. olmalıdır. İğnelerden birinin dibe takılması durumunda, olta çekilince ana bedenin kalın olması kösteği kopartır ancak olta kurtulur. Kullanılacak küspe kesinlikle kuru olmamalıdır. Bunu küspeyi keserken, kesilen yerin cilalı gibi çıkmasından ve çıkan talaşın yağı nedeniyle neminden anlayabiliriz. Küspenin kamış ile atılması durumunda küspe ağırlığının kamış atarına uygun olması gerekir, el oltası ile atılacaksa deri iş eldiveni veya deri parmak koruyucu ( parmak uzunluğunda bisiklet iç lastiği de olabilir) kullanmak işaret parmağınızı yaralanmalardan koruyacaktır.
Yemek: Bütün tatlı su balıkları tutulduktan sonrası için geçerli olan kural, balığın ölümünden sonra vakit geçirmeden ayıklanması, temiz ve bol suyla yıkanmasıdır. Bu balığın lezzet kalitesi için önemlidir.
Sazanın irilerinin güveci, mangal veya fırında kızartması ve hatta buğulaması yapılabildiği gibi çoğunlukla tavası yapılır. Tavası için aşağıdaki işlemden geçirilen balığın daha lezzetli olacağından emin olun. Ayıklanmış, parçalanmış balık yüksek kenarlı tepsi veya tencereye dizilir. Üzerine bir ölçü sirke bir ölçü su dökülerek balık parçalarının suya gömülmesi sağlanır. 4 - 5 saat bu durumda kalan parçalar çıkarılarak kevgir içinde süzülmesi sağlanır. Limon suyu, kara biber, tuz ve istenirse dövülmüş sarımsak karıştırılarak elde edilen macun parçalara ovularak sürülür. Mısır ununa bulanarak kızgın yağda kızartılır. Kaynak:Tarık Ersal

Aynalı sazan (Cyprinus carpio carpio)
Halk arasında ve geçerli olan Türkçe literatürde sazan (bayağı/adi sazan) olarak bildiğimiz ve Latincesi Cyprinus carpio carpio olan tatlısu orijinli balığın geçtiğimiz yüzyıl içerisinde farklı coğrafyalarda yürütülen ıslah çalışmaları sonucu geliştirilmiş bir varyantıdır. Bu varyant genetik orijinini oluşturan bayağı sazandan bazı ikincil morfolojik karakter farklılıkları dışında bir fark taşımadığı gibi genetik açıdan bayağı sazanın ta kendisidir. Bu ve benzeri ıslah çalışmaları ile gözlemlenebilir temel vücut yapılarında bazı değişikliklerin gerçekleştirilerek kaynak türden bir düzeyde farklı görünüme sahip bireylerin elde edilmiş olması bilimsel açıdan bunların ayrı türler olması anlamını taşımaz. Ayrıca ıslah çalışmaları sonucu ekonomik olma değeri, estetik yapısı, yumurta verimliliği gibi kriterlerce mevcut özellikleri yükseltilmeye çalışılarak ıslahına girişilen söz konusu bireyler genotipik olarak geliştirilen kaynak türden farklı bir tür değildir. Benzer ve periyodik ıslah uygulamaları ile geliştirilen bu türler ender de olsa istisnaları bulunmakla birlikte "fertil" yani kendi aralarında da çiftleşerek döl verebilen bireyler olup üreme yetisine sahiptirler. Bu açıdan aynalı sazan bir adi sazan varyantı olarak kendisi gibi diğer aynalı sazan ve bayağı sazan bireyleri ile çiftleşerek sağlıklı döller verebilir. Ortaya çıkan yeni döller büyük çoğunlukla ebeveyn özelliklerini taşımakla birlikte zaman içerisinde doğal olan öz karakterlerine de dönebilir. Bu genetik çaprazlamanın doğal bir sonucu olup temel düzeyde Mendel yasaları ile açıklanmıştır.

TATLI SU BALIĞI

TATLI SU BALIĞI















Alabalık:








Alabalıklar sıcaklığı 10 - 15 derece arası soğuk,berrak ve bol okksijenli sularda yaşayan, çok hareketli, yüzgeçleri dikensiz, pulları çok küçük,içsularda yaşayan en lezzetli, etçil hayvanlardır.

Tatlısu amatör olta balıkçılığının en son noktası olarak kabul edilebilir. Alabalığın avı kadar hatta avından ziyade onun yaşadığı yerlere ulaşım oldukça zor olduğundan alabalık ustaları av yerlerini asla söylemek istemezler
Yumurtadan yeni çıkmış yavru balıklar, çoğunlukla sudaki sinek lavralarıyla beslenir, büyüdükçe küçük balıklar, tatlısu karidesi, sinekler ve uçan böceklerle beslenir. 2-3 yaşlarında İlkbahar ve Sonbahar aylarında çiftleşir. Dişi alabalık yumurtalarını çakıl ve kum kaplı dipte, kuyruğuyla karıştırıp açtığı çukura yayar. Hemen yakınındaki erkekte cinsine göre, 45 günle 3 ay arasında açılacak olan yumurtayı döller. Tek bir dişi bir mevsimde 5000-6000 kadar yumurta yumurtlayabilir. Yumurtalardan çıkan alabalık yavrularının % 90'ı ilk üç ay içinde, daha büyük balıklara yem olurlar. Akar suların gün geçtikçe kirlenmesi, yapılanma ve barajlar bu doğa mucisesi balıkların sayıları gün geçtikce azalmalarına neden olmaktadır.Türler:

Dere-dağ Alası:Balıkçı tezğahlarında bulamayacağınız tek balık. Tam bir dere balığıdır hayatının çoğunu derelerde geçirir . Akıntısı dereden gelen göllerdede bulunur. İçsu balıkları içerisinde eti en lezzetli olanıdır. Çok güçlüdür akıntıya ters ve 1-2 metrelik sıçramalarla daha yüksek şelalelere bile çıkar. Oksijeni bol soğuk sularda yaşar. 2500 mt yükseklikteki kaynak sularında bile bulunur. Solungaçlardan kuyruğu kadar gövdede kırmızı benekleri vardır. Etçi balık olup sulardaki sinek lavraları, kabuklu canlılar ve diğer balıkların larva ve yavruları ile beslenir. Kum,çakıl zemine 20-25 cm eninde ve oval olarak hazırladığı çukurlara sonbahar aylarında yumurtlar. Yavrular su sıcaklığına bağlı olarak 3-4 ay arasında çıkar. Dişi balık 1000 ile 1500 arasında yumurta bırakır. Dere alalalarında cinsi olgunluk 3 yaşlarında tahminen 20 cm kadarken olur. İyi koşullarda 40 cm boy ve 1 kg. kadar çıkarlar. Yurdumuzda yakalananlar genellikle 20-25 cm boyunda 250 gr. ağırlığındadır.









Az yumurta verir ve çok yavaş büyür , uzun kuluçka döneminin olması, havuz koşullarında yem alımının kötü olmasından dolayı tabi ortam dışında üretmek çok zordur. Doğu karadenizde bazı yörelerde ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü nde doğal alabalık üretimi ile ilgili çalışmalarda denenen türdür. Bu çalışmalardan olumlu haberler gelmektedir. Bu tür için boy limiti 20 cm olarak belirlenmiştir. Bu boyun altında olan balıkların mutlaka salıverilmeleri bu balık neslinin devamı için son derece büyük önem taşır.

Abant Alası: Bolu bölgesine has sadece Abant gölünde bulunan türdür ancak yinede Abant'a yakın göllerde, yedigöller ve civarındaki derelerdede bulunur, Abant'a 100 km uzağındaki Beypazarı Karagölde Abant alasına tıpa tıp benzeyen alabalık vardır. Vucudunu açık kahverengi üzerine siyah iri siyah benekler kaplamıştır.













Kuyruk yüzgeci diğer alabalıklara nazaran daha bariz çatallıdır. Maksimum olarak 1 kg. kadar olanları vardır. fakat yakalananlar genellikle 250 gr. kadardır. 3 yaşında cinsi olgunluğa ulaşan abant alası, balığın büyüklüğüne göre değişen 4. 4,5. 5 mm çapında yumurta verir. Herbir balık 1000 adet civarında yumurta bırakır. Yumurtalardan yavru balıklar 7 drc. de iki ayda çıkar. 7 yaşına gelmiş balıklarda yumurtalar çok büyük olmasına rağmen döl tutma oranları düşüktürKafkas Alası:(siyah benekli ala, Aras alası)Yurdumuzun Doğu Anadolu bölgesindeki nehir ve akarsularında bulunur. Aras nehri ve çevresindeki akar sularda bolca raslanır. Oksijeni bol soğuk sularda yaşar. Vucudun yan tarafı ve sırta doğru, etrafı kahverengi, ortası siyah noktalı beneklerle kaplıdır, karın bölgesi gümüşi parlak renktedir. Gözler oldukça iridir. 5 - 7 drc de sonbaharda yumurta bırakırlar. 5-6 kg kadar büyeyebilir ancak avlananların ağırlığı 200-300 gr. geçmez. Deniz Alası: (Karadeniz Alası)Yurdumuzda tatlı sularda üreyip denizlerde büyüyen tek türdür. Doğu Anadolunun Karadenize dökülen nehirlerinde ve Tüm Karadeniz sahillerinde bulunur. Vucut zeytin yeşili ağırlıklı üstkısımlar sarımtrak, yanlar daha açık, karın beyazdır. Sırt yüzgeçlere yakın siyah benekler bulunur, yüzgecin deriye birleştiği yerlerde kırmızı lekeler vardır. Cinsi olgunluk 3-4 yaşında olup, berrak ve bol oksijenli akarsuların kaynak kısımlarındaki kum ve çakıllara yuva yaparak Sonbahar aylarında yaklaşık 1200- 1600 civarında yumurta bırakır. Yavrular 3 - 3.5 ayda çıkar. Maksimum ömürleri 10.12 sene olup ömürlerinin çoğunu göl ve akarsularda geçirir. Ağırlık olarak 25-30 kg. kadar çıktığı olur, ancak avlanabilenler 6-7 kg. kadardır. Çoğunlukla tatlı sularda avlanır. Gökkuşağı Alası (Göl Alası)Yurdumuzda en tanınmış ve en çok avlanan türlerden biridir. Adı, bedenini yanlarından boylu boyunca uzanan kırmızı,pembe kuşaktan kaynaklanır, üreme dönemi ereklerde bu kuşak daha göz alıcı olur. Baş, vucudun yan tarafları, sırt, kuyruk ve yüzgeçleri küçük siyah beneklerle kaplıdır. Su ısısı 15 derecenin altında bulunan tüm akarsu ve göllerinde yaşayabilir. Hızlı gelişir 1 yılda 250 gr. ağırlığa ulaşır. Oltayla 25 - 30 cm.den 45-50 cm. büyüklüğünde kadar olanlar yakalanabilir. Cinsi olgunluk 2-3 yaşında, üreme ilkbahar aylarında olur. 1 kg. ağırlığında 1500-2000 yumurta verir. Çevre koşularına çok iyim göstermesi, nisbeten yüksek sıcaklıklara dayanıklı olması,yapay yemlerle beslenmesinin kolay olması nedeniyle tüm dünyada yetiştiriciliği yaygın olarak yapılmakadır. Ancak Ülkemizin doğal türü değildir. Bu tür bir kültür (İnsan eliyle üretimi yapılan) türüdür.














Bu tür potansiyel olarak oldukça tehlikeli bir türdür: Bu türün üreyebilmesi için gereken karın kasları yeterince gelişmediğinden ve anaç olarak hep aynı kaynakların seçilmesi nedeniyle bu türe ilişkin genetik havuzu giderek daraldığından üretim için bu balıkların elle sağılmaları gerekmektedir. Üretim balığı olması nedeniyle bu tür genetik olarak hastalıklara dirençli hale getirilmiştir. Bu nedenle bazı mikropları taşısalar da hasta olmazlar. İşte bu nedenlerle konrtollü sularda ve havuzlarda çiftlik üretimi için uygundurlar. 1970 li yıllardan itibaren son yıllara kadar bu tür giderek yok olan doğal alabalıkların yerine iç sulara bırakılmış ancak taşıyıcı olduğu hastalıklar ile doğal alabalık türlerinin hastalanmasına ve daha da yok olmasına neden olurken bir yandan da doğal türlerin hem yumurtalarını ve yavrularını yok etmiş hemde hayatta kalabilenlerle yem rekabetine girerek doğal türler için tehlike oluşturmuştur. Derneğimizin çabaları sonucu bu gün için resmi makamlarca doğal alabalığın yaşadığı sulara artık bu tür bırakılmamakta olup balık avını düzenleyen sirkülerde de potansiyel tehlikeli tür olarak yer almaktadır.


Yemli alabalık avı













2. Doğal Yemlerle Avcılık
Alabalığa doğal yem olarak genelde çevrede yaşayan böcekler, larvalar, çekirgeler, solucan, balık yumurtası bu kapsamda özellikle kendi yumurtaları kullanılır. Alabalık için özel hazırlanmış yemler, yumurtalar, hamurlar da balık malzemesi satan büyük mağazalarda bulunabilir. Bazı yerlerde alabalığın dip oltasında mısıra vurduğunu da duymuştum, sonradan gördüm de. Dikkat etmeniz gereken; pek çok yerde yemli alabalık avcılığına izin verilmeyebilir. Bu uygulama pek çok dünya ülkesi gibi Türkiye'de de var, ava başlamadan önce bu konuyu öğrenmek gerekir ki keyifli bir tatil gününüz zehir olmasın.
a. Şamandıralı Takım
Şamandıralı avcılık deyince derelere ve göllerde yapılan olarak düşünülmelidir; çünkü ikisi temelde büyük farklılık gösterirler. Derelerde yapılan avlarda şamandıralı takım suya atıldığında alışık olduğumuz şekilde suda dik durmaz. Alabalık genelde sert, hızlı akıntılı derelerde yaşadığından atılan şamandıra neredeyse su yüzünde yan olarak suyla sürüklenir ve akıntı altında yemini arayan alabalığın dikkatini bu şekilde çeker. Yandaki çizimden de görüleceği gibi takım da buna göre düzenlenmelidir. Buna göre şamandıra yatay olarak akıntı yönünde sürüklenirken, bedene konan kıstırmadan sonraki bölüm biraz uzunca tutulararak yemlenmiş iğneninde akıntı ile takımın önünde sürüklenip alabalığın dikkatini çekmesi sağlanır. Alabalık vurduğunda şamandıra batarak belli eder. Bu yöntemde amatörün de çok dikkatli olmasını gerektirir.
Resimdeki ok, balıkçının bulunduğu istikameti ve balık
vurduğunda tasmalamanın yapılacağı yönü gösterir.
Bu takımda kullanılacak kamış 2,1-2,4 metre, makara 025 misinadan 100 metre alacak kapasitede, olta ipi 025-030, beden 020 - 025 olmalıdır. İğne 1 veya 2 numara mümkün ise kurt veya solucan için sapında tutucu tırtıklar olan tipten olmalıdır. 4-5 gıramlık şamandıralar yeterli olur.
Göllerdeki şamandıralı avcılıkta da aynı takım ve aynı yemler kullanılabilr. Buradaki tek ve en önemli fark şamandıranın zaman zaman hareket ettirilmesidir. Alabalık yapı olarak meraklıdır ve tüm yırtıcı etobur balıklarda olduğu gibi doğasında olan hareket halindeki yemleri yeme alışkanlığı ile atılıp suyun içinde hareketsiz duran bir yeme vurması nazlı olacaktır. Bazı amatörler atıp beklerler bu yöntem de sonuç verse de, en doğru yol değildir. Şamandıralı takım göllerde mümkün olduğunca uzağa atılarak zaman zaman önce kamış ucu ile çekilerek hareketlendirilir, bu mesafenin yani hereketlenmeyi sağlayan mesafenin çok uzun olması gerekmez; daha sonra misinanın fazlası makaraya sarılır. Hareketlendirmeyi tanımlayan bir çizim alttadır.

Balığın bulunduğu derinlik değişebileceğinden vuruş olmazsa takımın bedenini uzunluğu değiştirilerek farklı derinliklerde balık aranmalıdır. Bu amaçla kayar bedenli şamandıralı takım en idealidir. Kayar bedenin boyunu ayarlayan stoperin yeri değiştirilerek farklı derinlikler taranabilir.


b. Yeldirmeler
Bu yöntem sert akıntılı d erelerde, yani aslında yeldirmelerin kullanılma yöntemleri gereği akıntılarda kullanılır. Yem olarak alabalık avında kullanılan tüm yemler kullanılabileceği gibi solucan en iyi sonuç veren yemdir. Takım şamandıralı takım ile aynı olabilir. Yalnız olta ipi 025 den kalın olmamalıdır. İğne genelde doğrudan olta ipine bağlanır ve kıstırma kullanılmaz. Derinlikler fazla ise ki derelerde büyük derinliğe sahip yerler azdır, o zaman takıma yemden 50 - 60 santim kadar yukarı bir kıstırma ileve edilir.
Kıyıdan akıntıya doğru atılan yemli iğne akıntının etkisi ile kıyılardaki korunaklı yerlerinde yem bekleyen alabalıkların önüne düşecektir. Yani tam alabalığın doğal olarak yemlendiği şekilde. Atıştan sonra sarma teli hemen kapatılmaz; boştaki sol elle misina makina üstünde bir an frenlenerek yemin kıyıya doğru savrulması sağlanır, daha sonra tekrar bir mikter misina salınır. Frenleme halinde kamışın ucunu sallama yolu ile yeme ilave bir hareket kazandırılarak, alabalığın ilgisi çekilmeye çalışır. Aslında bu yöntem fly atışını andırmaktadır. Balık vurunca sarma teli kapatılarak tasmalanır ve çekilir.

c. Dip Oltası



Ben bu yöntemi hiç kullanmadım, buna ait duyduğum ve izlediğim bazı uygulamalar olmakla beraber bu konuya şimdilik girmiyorum. O nedenle sözü işin ustası Orhan Yılmaz' a bırakıyorum; bakalım Orhan usta bu konuda Alabalık avı adındaki sitesinde ne demiş.
"Özellikle yazın gölde avlanırken iyi sonuç alırsınız. Bu av şeklinde yem çok önemlidir taktığınız solucan kıvır kıvır ve kırmızı renkte olmalıdır, sıcaktan kendini bırakmış soluklaşmış solucanı avucunuzun arasında fazla sert olmayan şaplaklarla tekrar diri ve kırmızı hale getirirseniz şansınız artar. Eğer avlandığınız bölgede dip fazla yosunla kaplıysa iğnenizin dibine fazla büyük olmayan kahverengi renkte köpük takarsanız yem biraz havalanır ve yosunlara takılmaz.Göl ve dere kenarlarında kayaların üzerinde özellikle bahar aylarında şekildeki böceğin içi boş kalıntılarını görürsünüz. Bu böceğin canlısı o kayaların su içinde toprağa yakın bölümünde kayaya yapışmış bir halde bulunur bu böcekleri toplayıp kuyruk kısmından hayvanı fazla zedelemeden sırtına doğru iğneyi takarsanız dip oltasında ve mantarlı oltada çok mükemmel sonuç alırsınız. Alabalık hiç düşünmeden bu yeme atlar."
Bizde ustanın sözünün üstüne söz söylemiyoruz.

Bazı çok iri balıklar yakalandıktan sonra kıyıya kadar çekilip, elle kuyruktan yakalanarak sudan çıkartılabilir ama siz siz olun yakaladığınız alabalığı mutlaka kepçe ile sudan çıkartın.
Alabalık gerçekten çok lezzetli eti, heyecanlı ve zorlu avcılığı ile tatlı su amatörlerinin gözdesi bir balıktır. Tüm türlerinin et kalitesi çok yüksektir, kılçığı azdır. Yediği yeme göre bazılarının eti pembemsi, bazılarının kırmızıdır (bu tür ülkemizde yok). Pek çok türü et amaçlı üretilip halka pazarlanmaktadır, bu nedenle ekonomik değeri çok yüksektir. Taze, tuzlanmış, konservelenmiş, tütsülenmiş olarak tüketilir. Havyarı da ticari değere sahiptir. Dünyaca ünlü kırmızı havyar alabalıktan elde edilir. En çok bulunanı ise ülkemizde somon (Salmo salar) olarak bilinen ve yapay olarak ülkemizde de ticari amaçlı üretilip satılan balıktan elde edilen kırmızı havyardır. Somon, Kuzey Amerika, kamçatka ve Karelya kökenlidir ve ülkemizde doğal ortamda avcılığı yapılmadığından burada bahsetmiyorum.