Google

11 Haziran 2007 Pazartesi

TATLI SU BALIĞI

TATLI SU BALIĞI















Alabalık:








Alabalıklar sıcaklığı 10 - 15 derece arası soğuk,berrak ve bol okksijenli sularda yaşayan, çok hareketli, yüzgeçleri dikensiz, pulları çok küçük,içsularda yaşayan en lezzetli, etçil hayvanlardır.

Tatlısu amatör olta balıkçılığının en son noktası olarak kabul edilebilir. Alabalığın avı kadar hatta avından ziyade onun yaşadığı yerlere ulaşım oldukça zor olduğundan alabalık ustaları av yerlerini asla söylemek istemezler
Yumurtadan yeni çıkmış yavru balıklar, çoğunlukla sudaki sinek lavralarıyla beslenir, büyüdükçe küçük balıklar, tatlısu karidesi, sinekler ve uçan böceklerle beslenir. 2-3 yaşlarında İlkbahar ve Sonbahar aylarında çiftleşir. Dişi alabalık yumurtalarını çakıl ve kum kaplı dipte, kuyruğuyla karıştırıp açtığı çukura yayar. Hemen yakınındaki erkekte cinsine göre, 45 günle 3 ay arasında açılacak olan yumurtayı döller. Tek bir dişi bir mevsimde 5000-6000 kadar yumurta yumurtlayabilir. Yumurtalardan çıkan alabalık yavrularının % 90'ı ilk üç ay içinde, daha büyük balıklara yem olurlar. Akar suların gün geçtikçe kirlenmesi, yapılanma ve barajlar bu doğa mucisesi balıkların sayıları gün geçtikce azalmalarına neden olmaktadır.Türler:

Dere-dağ Alası:Balıkçı tezğahlarında bulamayacağınız tek balık. Tam bir dere balığıdır hayatının çoğunu derelerde geçirir . Akıntısı dereden gelen göllerdede bulunur. İçsu balıkları içerisinde eti en lezzetli olanıdır. Çok güçlüdür akıntıya ters ve 1-2 metrelik sıçramalarla daha yüksek şelalelere bile çıkar. Oksijeni bol soğuk sularda yaşar. 2500 mt yükseklikteki kaynak sularında bile bulunur. Solungaçlardan kuyruğu kadar gövdede kırmızı benekleri vardır. Etçi balık olup sulardaki sinek lavraları, kabuklu canlılar ve diğer balıkların larva ve yavruları ile beslenir. Kum,çakıl zemine 20-25 cm eninde ve oval olarak hazırladığı çukurlara sonbahar aylarında yumurtlar. Yavrular su sıcaklığına bağlı olarak 3-4 ay arasında çıkar. Dişi balık 1000 ile 1500 arasında yumurta bırakır. Dere alalalarında cinsi olgunluk 3 yaşlarında tahminen 20 cm kadarken olur. İyi koşullarda 40 cm boy ve 1 kg. kadar çıkarlar. Yurdumuzda yakalananlar genellikle 20-25 cm boyunda 250 gr. ağırlığındadır.









Az yumurta verir ve çok yavaş büyür , uzun kuluçka döneminin olması, havuz koşullarında yem alımının kötü olmasından dolayı tabi ortam dışında üretmek çok zordur. Doğu karadenizde bazı yörelerde ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü nde doğal alabalık üretimi ile ilgili çalışmalarda denenen türdür. Bu çalışmalardan olumlu haberler gelmektedir. Bu tür için boy limiti 20 cm olarak belirlenmiştir. Bu boyun altında olan balıkların mutlaka salıverilmeleri bu balık neslinin devamı için son derece büyük önem taşır.

Abant Alası: Bolu bölgesine has sadece Abant gölünde bulunan türdür ancak yinede Abant'a yakın göllerde, yedigöller ve civarındaki derelerdede bulunur, Abant'a 100 km uzağındaki Beypazarı Karagölde Abant alasına tıpa tıp benzeyen alabalık vardır. Vucudunu açık kahverengi üzerine siyah iri siyah benekler kaplamıştır.













Kuyruk yüzgeci diğer alabalıklara nazaran daha bariz çatallıdır. Maksimum olarak 1 kg. kadar olanları vardır. fakat yakalananlar genellikle 250 gr. kadardır. 3 yaşında cinsi olgunluğa ulaşan abant alası, balığın büyüklüğüne göre değişen 4. 4,5. 5 mm çapında yumurta verir. Herbir balık 1000 adet civarında yumurta bırakır. Yumurtalardan yavru balıklar 7 drc. de iki ayda çıkar. 7 yaşına gelmiş balıklarda yumurtalar çok büyük olmasına rağmen döl tutma oranları düşüktürKafkas Alası:(siyah benekli ala, Aras alası)Yurdumuzun Doğu Anadolu bölgesindeki nehir ve akarsularında bulunur. Aras nehri ve çevresindeki akar sularda bolca raslanır. Oksijeni bol soğuk sularda yaşar. Vucudun yan tarafı ve sırta doğru, etrafı kahverengi, ortası siyah noktalı beneklerle kaplıdır, karın bölgesi gümüşi parlak renktedir. Gözler oldukça iridir. 5 - 7 drc de sonbaharda yumurta bırakırlar. 5-6 kg kadar büyeyebilir ancak avlananların ağırlığı 200-300 gr. geçmez. Deniz Alası: (Karadeniz Alası)Yurdumuzda tatlı sularda üreyip denizlerde büyüyen tek türdür. Doğu Anadolunun Karadenize dökülen nehirlerinde ve Tüm Karadeniz sahillerinde bulunur. Vucut zeytin yeşili ağırlıklı üstkısımlar sarımtrak, yanlar daha açık, karın beyazdır. Sırt yüzgeçlere yakın siyah benekler bulunur, yüzgecin deriye birleştiği yerlerde kırmızı lekeler vardır. Cinsi olgunluk 3-4 yaşında olup, berrak ve bol oksijenli akarsuların kaynak kısımlarındaki kum ve çakıllara yuva yaparak Sonbahar aylarında yaklaşık 1200- 1600 civarında yumurta bırakır. Yavrular 3 - 3.5 ayda çıkar. Maksimum ömürleri 10.12 sene olup ömürlerinin çoğunu göl ve akarsularda geçirir. Ağırlık olarak 25-30 kg. kadar çıktığı olur, ancak avlanabilenler 6-7 kg. kadardır. Çoğunlukla tatlı sularda avlanır. Gökkuşağı Alası (Göl Alası)Yurdumuzda en tanınmış ve en çok avlanan türlerden biridir. Adı, bedenini yanlarından boylu boyunca uzanan kırmızı,pembe kuşaktan kaynaklanır, üreme dönemi ereklerde bu kuşak daha göz alıcı olur. Baş, vucudun yan tarafları, sırt, kuyruk ve yüzgeçleri küçük siyah beneklerle kaplıdır. Su ısısı 15 derecenin altında bulunan tüm akarsu ve göllerinde yaşayabilir. Hızlı gelişir 1 yılda 250 gr. ağırlığa ulaşır. Oltayla 25 - 30 cm.den 45-50 cm. büyüklüğünde kadar olanlar yakalanabilir. Cinsi olgunluk 2-3 yaşında, üreme ilkbahar aylarında olur. 1 kg. ağırlığında 1500-2000 yumurta verir. Çevre koşularına çok iyim göstermesi, nisbeten yüksek sıcaklıklara dayanıklı olması,yapay yemlerle beslenmesinin kolay olması nedeniyle tüm dünyada yetiştiriciliği yaygın olarak yapılmakadır. Ancak Ülkemizin doğal türü değildir. Bu tür bir kültür (İnsan eliyle üretimi yapılan) türüdür.














Bu tür potansiyel olarak oldukça tehlikeli bir türdür: Bu türün üreyebilmesi için gereken karın kasları yeterince gelişmediğinden ve anaç olarak hep aynı kaynakların seçilmesi nedeniyle bu türe ilişkin genetik havuzu giderek daraldığından üretim için bu balıkların elle sağılmaları gerekmektedir. Üretim balığı olması nedeniyle bu tür genetik olarak hastalıklara dirençli hale getirilmiştir. Bu nedenle bazı mikropları taşısalar da hasta olmazlar. İşte bu nedenlerle konrtollü sularda ve havuzlarda çiftlik üretimi için uygundurlar. 1970 li yıllardan itibaren son yıllara kadar bu tür giderek yok olan doğal alabalıkların yerine iç sulara bırakılmış ancak taşıyıcı olduğu hastalıklar ile doğal alabalık türlerinin hastalanmasına ve daha da yok olmasına neden olurken bir yandan da doğal türlerin hem yumurtalarını ve yavrularını yok etmiş hemde hayatta kalabilenlerle yem rekabetine girerek doğal türler için tehlike oluşturmuştur. Derneğimizin çabaları sonucu bu gün için resmi makamlarca doğal alabalığın yaşadığı sulara artık bu tür bırakılmamakta olup balık avını düzenleyen sirkülerde de potansiyel tehlikeli tür olarak yer almaktadır.


Yemli alabalık avı













2. Doğal Yemlerle Avcılık
Alabalığa doğal yem olarak genelde çevrede yaşayan böcekler, larvalar, çekirgeler, solucan, balık yumurtası bu kapsamda özellikle kendi yumurtaları kullanılır. Alabalık için özel hazırlanmış yemler, yumurtalar, hamurlar da balık malzemesi satan büyük mağazalarda bulunabilir. Bazı yerlerde alabalığın dip oltasında mısıra vurduğunu da duymuştum, sonradan gördüm de. Dikkat etmeniz gereken; pek çok yerde yemli alabalık avcılığına izin verilmeyebilir. Bu uygulama pek çok dünya ülkesi gibi Türkiye'de de var, ava başlamadan önce bu konuyu öğrenmek gerekir ki keyifli bir tatil gününüz zehir olmasın.
a. Şamandıralı Takım
Şamandıralı avcılık deyince derelere ve göllerde yapılan olarak düşünülmelidir; çünkü ikisi temelde büyük farklılık gösterirler. Derelerde yapılan avlarda şamandıralı takım suya atıldığında alışık olduğumuz şekilde suda dik durmaz. Alabalık genelde sert, hızlı akıntılı derelerde yaşadığından atılan şamandıra neredeyse su yüzünde yan olarak suyla sürüklenir ve akıntı altında yemini arayan alabalığın dikkatini bu şekilde çeker. Yandaki çizimden de görüleceği gibi takım da buna göre düzenlenmelidir. Buna göre şamandıra yatay olarak akıntı yönünde sürüklenirken, bedene konan kıstırmadan sonraki bölüm biraz uzunca tutulararak yemlenmiş iğneninde akıntı ile takımın önünde sürüklenip alabalığın dikkatini çekmesi sağlanır. Alabalık vurduğunda şamandıra batarak belli eder. Bu yöntemde amatörün de çok dikkatli olmasını gerektirir.
Resimdeki ok, balıkçının bulunduğu istikameti ve balık
vurduğunda tasmalamanın yapılacağı yönü gösterir.
Bu takımda kullanılacak kamış 2,1-2,4 metre, makara 025 misinadan 100 metre alacak kapasitede, olta ipi 025-030, beden 020 - 025 olmalıdır. İğne 1 veya 2 numara mümkün ise kurt veya solucan için sapında tutucu tırtıklar olan tipten olmalıdır. 4-5 gıramlık şamandıralar yeterli olur.
Göllerdeki şamandıralı avcılıkta da aynı takım ve aynı yemler kullanılabilr. Buradaki tek ve en önemli fark şamandıranın zaman zaman hareket ettirilmesidir. Alabalık yapı olarak meraklıdır ve tüm yırtıcı etobur balıklarda olduğu gibi doğasında olan hareket halindeki yemleri yeme alışkanlığı ile atılıp suyun içinde hareketsiz duran bir yeme vurması nazlı olacaktır. Bazı amatörler atıp beklerler bu yöntem de sonuç verse de, en doğru yol değildir. Şamandıralı takım göllerde mümkün olduğunca uzağa atılarak zaman zaman önce kamış ucu ile çekilerek hareketlendirilir, bu mesafenin yani hereketlenmeyi sağlayan mesafenin çok uzun olması gerekmez; daha sonra misinanın fazlası makaraya sarılır. Hareketlendirmeyi tanımlayan bir çizim alttadır.

Balığın bulunduğu derinlik değişebileceğinden vuruş olmazsa takımın bedenini uzunluğu değiştirilerek farklı derinliklerde balık aranmalıdır. Bu amaçla kayar bedenli şamandıralı takım en idealidir. Kayar bedenin boyunu ayarlayan stoperin yeri değiştirilerek farklı derinlikler taranabilir.


b. Yeldirmeler
Bu yöntem sert akıntılı d erelerde, yani aslında yeldirmelerin kullanılma yöntemleri gereği akıntılarda kullanılır. Yem olarak alabalık avında kullanılan tüm yemler kullanılabileceği gibi solucan en iyi sonuç veren yemdir. Takım şamandıralı takım ile aynı olabilir. Yalnız olta ipi 025 den kalın olmamalıdır. İğne genelde doğrudan olta ipine bağlanır ve kıstırma kullanılmaz. Derinlikler fazla ise ki derelerde büyük derinliğe sahip yerler azdır, o zaman takıma yemden 50 - 60 santim kadar yukarı bir kıstırma ileve edilir.
Kıyıdan akıntıya doğru atılan yemli iğne akıntının etkisi ile kıyılardaki korunaklı yerlerinde yem bekleyen alabalıkların önüne düşecektir. Yani tam alabalığın doğal olarak yemlendiği şekilde. Atıştan sonra sarma teli hemen kapatılmaz; boştaki sol elle misina makina üstünde bir an frenlenerek yemin kıyıya doğru savrulması sağlanır, daha sonra tekrar bir mikter misina salınır. Frenleme halinde kamışın ucunu sallama yolu ile yeme ilave bir hareket kazandırılarak, alabalığın ilgisi çekilmeye çalışır. Aslında bu yöntem fly atışını andırmaktadır. Balık vurunca sarma teli kapatılarak tasmalanır ve çekilir.

c. Dip Oltası



Ben bu yöntemi hiç kullanmadım, buna ait duyduğum ve izlediğim bazı uygulamalar olmakla beraber bu konuya şimdilik girmiyorum. O nedenle sözü işin ustası Orhan Yılmaz' a bırakıyorum; bakalım Orhan usta bu konuda Alabalık avı adındaki sitesinde ne demiş.
"Özellikle yazın gölde avlanırken iyi sonuç alırsınız. Bu av şeklinde yem çok önemlidir taktığınız solucan kıvır kıvır ve kırmızı renkte olmalıdır, sıcaktan kendini bırakmış soluklaşmış solucanı avucunuzun arasında fazla sert olmayan şaplaklarla tekrar diri ve kırmızı hale getirirseniz şansınız artar. Eğer avlandığınız bölgede dip fazla yosunla kaplıysa iğnenizin dibine fazla büyük olmayan kahverengi renkte köpük takarsanız yem biraz havalanır ve yosunlara takılmaz.Göl ve dere kenarlarında kayaların üzerinde özellikle bahar aylarında şekildeki böceğin içi boş kalıntılarını görürsünüz. Bu böceğin canlısı o kayaların su içinde toprağa yakın bölümünde kayaya yapışmış bir halde bulunur bu böcekleri toplayıp kuyruk kısmından hayvanı fazla zedelemeden sırtına doğru iğneyi takarsanız dip oltasında ve mantarlı oltada çok mükemmel sonuç alırsınız. Alabalık hiç düşünmeden bu yeme atlar."
Bizde ustanın sözünün üstüne söz söylemiyoruz.

Bazı çok iri balıklar yakalandıktan sonra kıyıya kadar çekilip, elle kuyruktan yakalanarak sudan çıkartılabilir ama siz siz olun yakaladığınız alabalığı mutlaka kepçe ile sudan çıkartın.
Alabalık gerçekten çok lezzetli eti, heyecanlı ve zorlu avcılığı ile tatlı su amatörlerinin gözdesi bir balıktır. Tüm türlerinin et kalitesi çok yüksektir, kılçığı azdır. Yediği yeme göre bazılarının eti pembemsi, bazılarının kırmızıdır (bu tür ülkemizde yok). Pek çok türü et amaçlı üretilip halka pazarlanmaktadır, bu nedenle ekonomik değeri çok yüksektir. Taze, tuzlanmış, konservelenmiş, tütsülenmiş olarak tüketilir. Havyarı da ticari değere sahiptir. Dünyaca ünlü kırmızı havyar alabalıktan elde edilir. En çok bulunanı ise ülkemizde somon (Salmo salar) olarak bilinen ve yapay olarak ülkemizde de ticari amaçlı üretilip satılan balıktan elde edilen kırmızı havyardır. Somon, Kuzey Amerika, kamçatka ve Karelya kökenlidir ve ülkemizde doğal ortamda avcılığı yapılmadığından burada bahsetmiyorum.

Hiç yorum yok: